1992 yılında Manavgat’ın deniz ile arasına turizm girmiş bir köyünde, ebeye yetiştirilmek için binilen araçta gözlerini dünyaya açtı. Çocukluğu babasının kitapçısında geçse de kitaplar onun için sadece fiyat etiketlerinden ibaretti. Lise yıllarında, Devlet Parasız Yatılı Yurdu koridorlarını merhum Okul Müdürü Osman Kaya’nın hediye ettiği Alman klavye daktilo ile çınlatırken hayalini kurduğu uzun öyküsü edebiyat öğretmeninin “Daha kırk fırın ekmek lazım!” diyerek daktilonun fişini çekmesiyle son buldu. Üniversite yıllarında Hüseyn Kaya’nın edebiyat anlatıları ve tavsiye ettiği kitapların etkisiyle edebiyat macerası tam anlamıyla başladı. Güzel insanlarla güzel hayaller kurdu ve başta Nun, Enfa ve Serazat olmak üzere birçok dergi ve fanzin çıkardı. 2009 yılında başladığı blog yazarlığına adamkarga.net adresinde hâlâ devam ediyor. Öyküleri Söğüt, Edebiyat Ortamı, Mavi Yeşil, Serazat, Nun, Enfa ve Fecr-i Afak dergilerinde ve Isırgan, Peçete, Meczup ve Potkal gibi fanzinlerde yayınlandı
Yazarın "İsmini Hak Etme Derdindeki Öykü" kitabı 25 öykü ve 1 çizgi romandan oluşuyor. Anadolu'nun unutulmaya yüz tutmuş masalları tadında, yer yer şiirsel bir dille kaleme aldığı öyküleri oldukça ilgi çekiciydi. Okuduktan sonra şunu düşündüm; "ne kadar çok aynı cümleler, hikâye ve şiirlerle karşılaşıyormuşum." Bu öyküler farklıydı. Farklı ve Öz'den, bizdendi. Ve bu zamanımın boşa akmadığına dair bir ıspatıydı.
"İki tabure çekip oturdular, çay söylediler, simit bölüştüler ve sustular. Suskunluk da şiir söylemek kadar yakışıyordu onlara." Bu satırların resmi tatlı bir hissiyat bırakıyor hafsalamda. Sayfalarım bitiyor ve böylece küçürek öykülerden mutlu ayrılıyorum.