"Bir ara kendi ruhunu bulmak için çöle gittiğini, yalnızlığa çekildiğini, sonunda kendisine ait bir ruh bulunmadığını öğrendiğini söylemişti. Büyük bir ruhun küçük bir parçası olduğunu söylemişti."
"Ve sen, senden daha iyi olan bir şeyi yok etmişsindir... Ve onu yok etmek seni sevindirmez, çünkü sen böylece, kendi içindeki bir şeyi de yok etmişsindir, artık onu koyamazsın."
"Insanlar yetiştirmedikleri şeyleri yiyeceklerdi. Ekmekle aralarında bir ilişki kalmayacaktı. Toprak, demirin altında eziliyor ve demirin altında yavaş yavaş ölüyordu."
"Onların başına garip işler geldi ve bu işlerin bazıları o kadar insafsızca, bazıları da o kadar güzeldi ki, bu yüzden içlerinde inanç, bir daha sönmemek üzere yeni baştan ve ölümsüzlüğe değin alevlenmeye başladı."
"Onların öyle bir yardıma ihtiyaçları var ki, artık bildiğimiz vaazlar falan onların bu ihtiyacını karşılayamaz. Yaşamayan insanlara cennet umudundan nasıl söz edilebilir?"
Kitabın başında bizi iki dost karşılıyor. George çok zeki ve aklı başında işine sahip, Linnie ise aklı küçük fakat cüssesi gibi yüreği de kocaman bir adam. Linnie sevgili dostu Geogre'nin sözlerine son derece önem veren ve onun sözünden çıkmayan ona sadık bir dost. Her karakterin ayrı ayrı yorumlanması gereken, vicdan ve sevgi sorgulatan, hayaller ve umuda dair yürek burkan bir hikaye. Ayrımcılığı, yok saymazlığı, ırkçılığı ve yine o döneme ait sınıflandırmayı konu alan, yazarın sade dili sayesinde gayet akıcı, etkileyici ve ders verici nitelikte çok hoş bir kitap olduğunu söyleyebilirim.