"Kavurucu ateş bir dağ doruğunda Büyük bir orman içinde ışıldar hani, Görülür parıltısı ta uzaktan, Yürüyen ordularda silahların parıltıları Öylece göklere ağıyordu yayıla yayıla."
Felsefe kitapları okumak için bir başlangıç noktası arıyordum. Felsefe ile ilgili güzel içeriklere sahip bir kanal sayesinde İlyada ve Odysseia destanlarının, felsefeye başlamak için ideal kitaplar olduğunu gördüm.
Antik Yunan, bu iki kitaptan da anlaşılacağı üzere hem dindar hem de ataerkil bir yapıya sahiptir. Birçok farklı amaçla şölen düzenlerler; evlilik ve ölüm törenleri, kendilerine has bir kültüre dayanmaktadır. Ayrıca Platon ve Sokrates gibi filozoflar da Homeros'un kitaplarına gönderme yapar. Bu sebeple hem Yunan mitolojisindeki tanrıları hem de diğer filozofları anlayabilmek için bu iki kitabın okunmasının gerekli olduğunu düşünüyorum.
İlyada kitabından farklı olarak bu iki kitapta Troya Savaşı'ndan sonrası yer alır. Özellikle Odysseus karakterinin birçok farklı mitolojik yaratık ve sorunla karşılaşmasını, karşısına çıkan problemleri keskin zekası sayesinde aşarak evine dönmeye çalışmasını işler. İsminin anlamı da zaten 'çileli' olup, başına gelenlerle tamamen uyumludur.
Homeros, on sene süren savaşın elli bir gününü yirmi dört bölümde anlatmış. Savaş, kralların kralı Agamemnon'un Akhilleus'un ganimatini alması ve en güçlü savaşçı Akhilleus'un da buna tepki olarak savaştan çekilmesiyle başlıyor.
Savaş boyunca birçok ünlü veya daha az bilinen isimleri okuyorsunuz. Bu savaşçılar bazen ölüyor bazen de öldürüyorken çıkıyor karşımıza.
Kitabın girişinde doksan sayfalık bir bilgilendirme yer alıyor. Homeros'un kimliği, Troya kentinin milattan sonra nasıl keşfedildiği ve bu iki destanın sözlü mü yoksa yazılı mı aktarıldığı açıklanıyor. Benim için bu kısım, destanın kendisini okumaktan daha yorucuydu. Hatırlanması gereken çok fazla detay vardı.