"Tarihin beni nasıl andığı ya da anıp anmadığı umurumda değil. Senin de olmasın. Yalnızca bir kahramanmış gibi savaş ve gerekirse bir hiçmiş gibi tereddüt etmeden öl. Emin ol birileri seni mutlaka hatırlayacaktır."
"Her anlamda yanımda olmasını istediğim değil, yanında olmak istediğim kadınsın. Savaşın sonucunda ne olacağı umurumda değil, önemli olan şuan sana ait olduğum için kendimi ne kadar kutsanmış hissettiğim."
"Derler ki bir ruh ait olmadığı bir yeri gördüğünde mutlaka tanırmış. Kimse bilmese bile ruhun kendisi bilirmiş nereye ait olduğunu. Hangi özden yoğrulduğunu, hangi közle yok olduğunu."
"Haklıydı, biz birdik. Tanrıların oyunları ya da savaşlar bizi birbirimizden ayırabilirdi fakat her zaman birbirimize çıkan yolu bulacaktık. Yol bazen fazlasıyla dolambaçlı olacaktı. Yine de o yolun sonuna varmayı başaracaktık."
"Söyle o halde ayrılır mı gün hiç geceden, ayrılır mı ay güneşten? Belki de yetmez sema ikisine birden, biri mutlaka daha fazlasını ister sonsuz gökyüzünden."
"Görmek ve bilmek yerine hiç var olmamayı tercih ederdim; çünkü bilmenin de görmenin de ne kadar büyük bir lanet olduğunu deneyimledim.Bir şeye engel olamadığın sürece o şeye karşı kör olmak bence en iyisiydi."
Ben bir kadın ve en önemlisi de bir insandım.Erkek gibi savasabilecek, düşünebilecek ve okuyabilecekken neden birinin gelini olmakla yetinecektim ki? Hayır bir erkek gibi değil, bir kadın gibi tüm bunları yapabilirdim. Onlar da yapabilirdi. Sadece yapmamızı istemiyorlardı.
Onlara başkaldırmamızı, özgürlüğümüzün peşinde koşmamızı istemiyorlardı; çünkü kadınlar düşündüğünde tehlikeli varlıklara dönüşüyordu. Bizden korkmak istemiyorlardı, bizi evlerinde altından bir lir gibi sergilemek istiyorlardı."
Uzun zamandır beni böylesine kurgunun içine çeken fantastik bir seri okumamışım. O kadar çok sevdim ki yazarın hayal gücünü. Mitolojik fantastik kurgu denince aklıma ilk gelecek kitaplardan biri Ölü Tanrı'nın Şarkısı serisi olacak sanırım ✨
Serinin ikinci kitabında da anlatım oldukça akıcı, olaylar inanılmaz heyecanlı ve karakterler muhteşemdi. Olay örgüsü, savaş sahnesi betimlemeleri ve özellikle Mara'nın karakter gelişimi benim için gayet yeterliydi.💓
Konusundan kısaca bahsetmek gerekirse,
Troya'nın asırlar evvel düşmesinden sonra Olimpos'tan kovulan kehanet tanrısı Rae, şehrini birkez daha savaş tehlikesi altında buluyor. Savaş Tanrıların bir nefes uzağında. Bir de üstüne Rae'nin herşeyini feda ettiği kadın Zeus'un hain planlarıyla ondan ayrı düşmüşken bu savaşı kazanabilecek midir? Peki ya Mara, savaş başlamadan önce Rae'ye dönmeyi başarabilecek midir?
Bu seriyi okurken cok etkilendiğimi söylemeliyim. Benim icin 8.5/10 luk bir kitaptı. Üçüncü kitap için sabırsızlıkla bekliyorum ✨
İşte bu kitaptan sizler için seçtiğim birkaç alıntı:
"Her anlamda yanımda olmasını istediğim değil, yanında olmak istediğim kadınsın. Savaşın sonucunda ne olacağı umurumda değil, önemli olan şuan sana ait olduğum için kendimi ne kadar kutsanmış hissettiğim."
"Birbirine ait ruhlar, birbirlerini daima bulurlardı."
"Söyle o halde ayrılır mı gün hiç geceden, ayrılır mı ay güneşten? Belki de yetmez sema ikisine birden, biri mutlaka daha fazlasını ister sonsuz gökyüzünden."
Mitolojik bir maceraya dalmaya hazır mısınız? Ölü Tanrı'nın Şarkısı size tam da bunu vadeden bir kitap. İçerdiği karakterler ve heyecanlı olay örgüsü ile okurken güzel zaman geçirdiğim bir kitap oldu diyebilirim. Özellikle yoğun okumalar arasında farklı bir tür okuyayım; içinde heyecan, mitoloji ve romantizm olsun derseniz mutlaka tavsiye ederim
Genel itibariyle akıcı olan bir kitaptı. Karakterlerin samimi diyalogları onlarla bağ kurmamı sağladı. Kimi ciddi ve karanlık kimiyse eğlenceli Olimpos Tanrılarını okumak ilginç bir deneyimdi. Özelliklikle Mara ve Karr karakterlerinin düşünce şekilleri beni çoğu yerde gülümsetti. Kitabı sevdiğim icin en kısa zamanda ikincisini de okumayı düşünüyorum. Özellikle finalde smut bir sahnenin olduğunu belirtmeliyim. O yüzden yetiskin içerik barındırıyor kitabımız.
Konusundan kısaca bahsetmek gerekirse, Truva düştükten sonra Apollon adlı Tanrı, savaştan sağ kurtulanların kendine yeni bir şehir kurmasına yardım eder. Bu sebeple din adamları her 17 yıl 17 ay ve 17 günde bir şehirde doğan kızları bu süre boyunca Apollon'a gelin olması için yetiştirir. Ve zamanı gelince Apollon o gün doğmuş olan ve gelin olması için yetiştirilen kızlardan birini seçer.
Ana karakterimiz Mara çocukluğundan beri Tanrılara inanmayan, rahiplerin zoruyla eğitimi alsa da seçilirse kaçma planlari yapan asi bir genç kızdır. Sevgilisi ile herkesten uzak bir yerde evlilik hayali kurarken bir gün Apollon'un onu gelin seçmesiyle hayatı alt üst olur. Rahipler tarafından öğretildiği gibi kendini Apollon'a adama dualarını ederken yanlışlıkla kendisini Kehanet tanrısı Rae'ye sunar ve macera başlar.
Yazarımız ile ta ilk kitabını yazdığı dönemde tanışıp arkadaş olduk. Kitabını çıkaracağı zaman yaşadığı heyecana yakından şahidim. Böyle bir eser ortaya koyması ile çok gurur duyuyorum. Başarıları ve kalemi daim olsun
Genel itibariyle severek okuduğum bir kitap oldu. Benim için 8.5/10'luk güzel bir maceraydı. Mitolojik ve fantastik kurgu okumayı sevenlere tavsiye ederim
İşte bu kitaptan sizler için seçtiğim birkaç alıntı:
"Benden başka hiç kimsenin kaderimi belirlemesine bir daha izin vermeyecektim."
"Görmek ve bilmek yerine hiç var olmamayı tercih ederdim; çünkü bilmenin de görmenin de ne kadar büyük bir lanet olduğunu deneyimledim.Bir şeye engel olamadığın sürece o şeye karşı kör olmak bence en iyisiydi."
"Onlara başkaldırmamızı, özgürlüğümüzün peşinde koşmamızı istemiyorlardı; çünkü kadınlar düşündüğünde tehlikeli varlıklara dönüşüyordu."
Oha vay anam ne okuyorum ben savaşın kanlı kısmı gelsin ne olacak diye merakamdan dört dönerek okudum.
Mara da maşallah anacım her gelene Rae kadar inat ile ben Raenin geliniyim siz hayırdır oğlum diyerek kafa tutuyor. Entrika desen gırla geliyor, herkes birbirini bıkaçlıyor biraz olsun eksik kalmıyor.
Hele o sonu abi bu mu yani ya böyle niye bitiyor diye çıldırdım resmen ama okumak için aşırı meraklandırsa da benim için orada bitti gibi oldu.
Bir sonraki kitapta açıkçası olay nereye bağlanacak, öldüler mi yaşıyorlarmı, saklandılar mı vs diye bir çok şey geçiyor aklımdan ve lütfen ölmüş olmasınlar ikisi de diye düşündüm. Mara gerçekten ölmüşse bile Rae onu nolur geri getirsin böyle olmamalı bitemez inkarına geçtim.
Sonra şunu düşündüm Raeden neden bu kadar nefret ediliyor? Rae gerçekten bu nefreti hak edecek ne yaptı gerçekten de gelinini öldürdüyseniz bunu neden yaptınız falan oldum.
Rae gerçekten bu kadar nefret edilecek bir tanrı mı? Sizler gerçekten çok mu iyi ve temizsiniz diyor insan bu kitapta gerçekten çok karmaşık duygular hissettim ve hissediyorum. Mitolojik fantastik kitaplarda en azından okuduklarım arasında bu kadar karmaşık hissettiğim tek kitap bu şuanda.
İlk kitap'a yoOlayları tam hatırlamıyorum ama Mara kendini gelin olarak Apollon'a adıyacak iken yanlışlıkla Rea'ya adıyor ve olaylar gelişiyor. Şahsen ben ikilinin arasındaki çekimi vs oldukça iyidi, şahsen kurgu evren ve yazarın kalemi bana göre iyidi.
İçinde ya smut yok ya da az da olsa varmı diye tam hatırlamıyorum olabilir de olmaya bilir de tam emin değilim şahsen tekrar okumayı bile düşünmüyor değilim ama okumak isteyen var ise tavsiye ederim şahsen benim için en iyi Türk fantastikkrrden biridir.