("Fakat şunu unutmamalısınız ki o barbarca bebek doğurarak çoğalma günlerinde çocuklar, Devlet Şartlandırma Merkezlerinde değil, ebeveynleri tarafından yetiştirilirdi.")
Aynı zamanda yazgılarını belirleyip şartlandırıyoruz. Bebeklerimizi şişeden sosyalleşmiş insanlar olarak çıkarıyoruz Alfalar ya da Epsilonlar olarak geleceğin kanalizasyon işçileri ya da geleceği..." Geleceğin dünya denetçileri diyecekti ama kendini düzeltip, "geleceğin kuluçka merkezi müdürleri olarak" dedi.
Aldous Huxley daha önce okumadığım bir yazardı. Cesur Yeni Dünya kitabı ile kendisiyle tanışmamız gerçekleşmiş oldu. Yazarın edebi hayatı yirmili yaşlarında şiir ve öykülerle başlamış. Çağdaş toplumun kusurlarını zekice olduğu kadar, acımasızca yargıladığı da görülmektedir. Yazar, en bilindik eseri Cesur Yeni Dünya'yı 2. Dünya savaşı öncesinde toplumun tehlikeli bir şekilde kontrolden çıkmakta olduğu hissiyatı ve düşüncesiyle 1932 de yazdı.
Bu eser teknolojinin tek gerçeklik, duyguların ise uzak durulması gereken kavramlar olduğunu karakterler üzerinden bizlere anlatan distopik bir roman. Aile kavramının yozlaşma göstergesi olarak algılandığı bir çağ üzerinden soma adı verilen hap sayesinde herkesin mutlu olduğu ve hayattan aşırı keyif aldığı bir sistem üretiliyor.
İnsanlar makinelerde doğuyor ve üretim kalitesine göre sınıflara ayrılıyor. Fakat bu sistemin dışında uzak bir yerde daha farklı hayat süren başka bir topluluk daha var. Bu topluluğun sürdüğü yaşam ise teknolojinin egemenliğine alternatif olarak kendini gösteriyor.
Zaman zaman ilerlemekte zorluk çeksem de sesli kitap sayesinde bitirmeyi başarabildim. Cesur yeni dünya sorgulayıcı ve şaşırtıcı bir kitap olarak tanımlanabilir.
Ilk bölümünde insanları suni olarak nasıl ürettiklerinden bahsediliyor. Az oksijen vererek zeka seviyelerini düşürüyorlar ve işçi grubuna dâhil olacak insanları üretiyorlar. Ya da sıcak havaya maruz bırakarak ileride sıcak bölgelerde yaşamalarını ve o civarın demircilik gibi mesleklerini yapmalarını sağlıyorlar.
Kısaca insanlık artık normal bir şekilde doğup sevgi dolu ebeveynlerin yanında yetişmiyor. Tamamen yapay ve şartlandırma yoluyla istedikleri sınıfları özenle oluşturuyorlar.
Bu yeni uygar dünyanın yanı sıra bir de ayrı bölgelerden bahsediliyor. Uygar dünyada yaşayan, hastalık, ölüm, yaşlanma, ebeveynlere sahip olma ve başkasını sevme gibi "zayıflıklardan" arınmış insanlardan farklı olarak ayrı bölgelerde bizim için normal olan insanlar yaşıyor. Bir anneden doğuyorlar. Bu da uygar dünyadaki insanlar için korkunç bir şey.
Detayları bir kenara bırakırsak müthiş güçlü bir hayal gücü barındıran dystopia kurgusu. 1984, Son Ada, Fahrenheit 451, Otomatik Portakal sevenlerin de ilgisini çekecektir mutlaka. Başlarda kitabı ısınmak biraz zor oluyor yine de bitirmeye değerdi bence.