Arkadaşlarımın çoğu gibi mektebe lalalarla, uşaklarla gitmedim. Ne yeni süslü elbiselerim, ne su geçirmez protinim , ne sıcak pantolon vardı. Daima diz kapaklarım yamalı, daima dirseklerim biraz dışarı fırlamış gezdim. Hiç kimse mektebe giderken bin türlü sıkı tembihle öpmedi beni, ne de akşamüstü yolumu dört gözle beklediler.Hatta eve ne kadar geç gelirsem etrafındakiler o kadar rahattı. Bununla beraber mesuttum. Bütün bu şeylerin yokluğuna karşılık hayatı ve sokağı kazanmıştım. Mevsimler, insanlar, hayvanlar eşya en munis, en değişik yüzüyle benimdiler..
Kitabın isminden anlaşıldığı gibi daha sakin, daha mutlu ve daha özgüvenli çocuklar yetiştirmek için”daha sade” nin olağanüstü gücünü anlatan bir kitap. İslamiyette olan ve Peygamber (s.a.v) yaşadığı hayat tarzına sadeliğe çok yakın konulara denk geldim. Biz müslümanların yaşaması gereken bir yaşam bicimi. Ancak hayatımız modernizmle birlikte bir tüketim çılgınlığı ile bizleri baştan çıkarmış malesef. Çocuklarımızın ihtiyaç duyduklarından ve istediklerinden çok fazla seçenek sunuyoruz. Fazla oyuncaklara boğmak dağınık bir odaya sahip olan bir çocuğun ne kadar mutsuz olduğunu kanıtlamış yazar. Daha sakin , daha mutlu bir yaşam için evvela günlük hayatımızı bunaltan fazlalıkları ve telaşları azaltamak , buna “hayır teşekkürler “ 😊 deyip içtenlikle yapmak. Tabi ki sadece dağınık evlerimiz ve yoğun yaşamlarımız değil aynı zamanda kalplerimizin de yer açmaları gerekiyor. Ailelerin bir arada kaliteli vakit gecirdiği, aklımızda biriken işlerin düşüncesi olmadan çocuğunu duyabileceğin bir alan açmak. Daha az demek daha çok mutluluk demektir. Okuduktan sonra bende etkili izler bıraktı 😊♥️ Sade hayatla ilgi duyan ve özellikle çocuklu ailelere bu kitabı öneririm. 🎀
Okumak, yeni şeyler öğrenmek her zaman en iyi baş etme yöntemim oldu. Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğum günlerde de yine kitaplara sığınıyorum.
*Halil Cibran’ın üçlemesinin ilk kitabı olan "Meczup"u okumaya "Ermiş"ten başlamam ne yazık ki biraz sıra dışı oldu. Cibran’a göre meczup, toplumun kalıplarına uymayan, özgür düşüncelere sahip ve kendi iç dünyasında yaşayan biridir. Toplum tarafından deli olarak görülse de, aslında gerçekliği daha net gören, derin bir anlayışa sahip bir varlıktır. Yazarın eserlerini okurken bu gerçeği daha iyi anladım. Sürekli kişisel gelişim kitapları okurken yaptığımız gibi, kendi iç dünyamızı sorgulamak ve kendimizle yüzleşmek istiyorsak, "Meczup" en iyi rehberlerden biri olabilir. Bu eser, bizi derin düşüncelere sevk ederek hayata farklı bir perspektif kazandırıyor. Yazara olan hayranlığım bir kez daha arttı. Kitaptan en sevdiğim alıntı ise şu: "Herkes delidir, sadece deliliğin çeşitleri farklıdır." Bu söz, beni her okuduğumda derin düşüncelere daldırıyor. Eğer siz de kendi dünyanızı daha iyi anlamak istiyorsanız, "Meczup"u mutlaka okumalısınız.**
Mecnun'un, Leyla'ya ulaşması mümkün kılınmışken bile, onun kendisine yardımcı olanlara değil ve fakat Leyla'ya ulaşmasına engel olanlara dua etmesi, âşık için aradaki engellerin anlamına bir atıf olmalı. Nitekim derdinin izalesi için Kâbe' ye dua etmeye gönderildiğinde, o, derdinin artması için dua eder.
"Tarihin beni nasıl andığı ya da anıp anmadığı umurumda değil. Senin de olmasın. Yalnızca bir kahramanmış gibi savaş ve gerekirse bir hiçmiş gibi tereddüt etmeden öl. Emin ol birileri seni mutlaka hatırlayacaktır."