Lütfen patron, yüzüme o şeyi geçirmeyin, dedi fısıltı halinde bir iniltiyle. Lütfen beni karanlığa gömmeyin, karanlığa göndermeyin, ben karanlıktan korkarım.
Kendi kanatlarımı kendi ellerimle kesmem, başım kollarımın arasında kendimi yere atmam, kaderim böyleymiş diyerek hayatımın son soluğunu gözlerimden akıtmam Rabbin isteği değil. Gecelerimi acı içinde, şafak ne zaman sökecek diye düşünerek geçirmemi de, şafak söktüğünde ise gün ne zaman sona erecek diye hayıflanmamı da istemez Rab.
Erkekler için yaşam sıçrayışlarla doludur: Bir bebek doğar, bir erkek ölür ve bu erkeği sarsar. Çiftliği kurması yitirmesi de öyle. Oysa kadın için yaşam zaman zaman kabarıp çekilen akarsu gibidir. Durmadan akar o su. İnsanlar değişirler ve su akar gider.
Nereye gideceğini bilmiyordu, düşünmemişti bile bunu; bildiği bir tek şey vardı: Bütün bunlara hemen bugün, şu anda bir son vermesi gerekti, yoksa eve dönmeyecekti; çünkü artık böyle yaşamak istemiyordu. Ama nasıl son verecekti Hiçbir düşüncesi yoktu bu konuda. Aslında düşünmek de istemiyordu. Düşünce denen şeyi kovmuştu kafasından; acı veriyordu düşünceleri ona. Bildiği, hissettiği tek bir şey vardı: Şöyle ya da böyle, her şey değişmeliydi; umutsuzlukla, tuhaf bir inançla ve kararlılıkla, değişsin de nasıl değişirse değişsin diye tekrarlayıp duruyordu.
O her şeyin usul usul durulduğu saatlerde Gelsin, yüzünde uçuk bir gülümsemeyle Yaslasın yorgunluğunu gövdemin yaşlı çınarına Serip üstüne yapraklarımın ağırlıksız yorganını Dinlendireyim istemiştim gölgemin serinliğinde Üşütmek istememiştim...
İnsan endişe etmezse küçük hesaplara kapılmaz. Birçok işi bir anda yapmağa çalışmazsa, her an ne yapacağını unutmaz.Bütün kötülükler dalgınlıktan çıkıyor. İnsan nerede olduğunu, ne yapmakta olduğunu her an bilmeli.
Haklı olduğu halde münakaşayı terkedene, cennetin en yüksek yerinde ev inşa edilir. Haklı olmadığı halde münakaşayı terkedene cennetin ortasında ev inşa edilir.