Kitap güzeldi sadece beni rahatsız eden şey Ukude ve Eftal'in arasında geçen şeydi. Ukude geçmişe gitmiş ve her ne kadar yaş farkları evet olmasa da kendi dünyanda baban gibi gördüğün yeri geldiğinde baba dediğin adama aşık olmazsın.
İşlenmesi olay örgüsü evet güzeldi ama kitap'ın bu yaş farkı beni cidden çok rahatsız etti gerçek hayat versiyonu zaten yeterince köyü iken bunu bir kitapta görmek ekstra bir rahatsızlık vermedi değil.
Neyse kısacası kitap güzeldi yaş farkı dışında rahatsız olmayacaklar okuyabilir.
Oha vay anam ne okuyorum ben savaşın kanlı kısmı gelsin ne olacak diye merakamdan dört dönerek okudum.
Mara da maşallah anacım her gelene Rae kadar inat ile ben Raenin geliniyim siz hayırdır oğlum diyerek kafa tutuyor. Entrika desen gırla geliyor, herkes birbirini bıkaçlıyor biraz olsun eksik kalmıyor.
Hele o sonu abi bu mu yani ya böyle niye bitiyor diye çıldırdım resmen ama okumak için aşırı meraklandırsa da benim için orada bitti gibi oldu.
Bir sonraki kitapta açıkçası olay nereye bağlanacak, öldüler mi yaşıyorlarmı, saklandılar mı vs diye bir çok şey geçiyor aklımdan ve lütfen ölmüş olmasınlar ikisi de diye düşündüm. Mara gerçekten ölmüşse bile Rae onu nolur geri getirsin böyle olmamalı bitemez inkarına geçtim.
Sonra şunu düşündüm Raeden neden bu kadar nefret ediliyor? Rae gerçekten bu nefreti hak edecek ne yaptı gerçekten de gelinini öldürdüyseniz bunu neden yaptınız falan oldum.
Rae gerçekten bu kadar nefret edilecek bir tanrı mı? Sizler gerçekten çok mu iyi ve temizsiniz diyor insan bu kitapta gerçekten çok karmaşık duygular hissettim ve hissediyorum. Mitolojik fantastik kitaplarda en azından okuduklarım arasında bu kadar karmaşık hissettiğim tek kitap bu şuanda.
İlk kitap'a yoOlayları tam hatırlamıyorum ama Mara kendini gelin olarak Apollon'a adıyacak iken yanlışlıkla Rea'ya adıyor ve olaylar gelişiyor. Şahsen ben ikilinin arasındaki çekimi vs oldukça iyidi, şahsen kurgu evren ve yazarın kalemi bana göre iyidi.
İçinde ya smut yok ya da az da olsa varmı diye tam hatırlamıyorum olabilir de olmaya bilir de tam emin değilim şahsen tekrar okumayı bile düşünmüyor değilim ama okumak isteyen var ise tavsiye ederim şahsen benim için en iyi Türk fantastikkrrden biridir.
Açıkçası ya ne oluyor ben neden bişi anlamadım dedim ama sonra baş karakterlerimiz Nate ve İzzy'nin uçak kazasında tanışıp olayların ve onların değişip geliştiğini fark ettim.
Açıkçası Rebecca Yarros Dördüncü Kanat serisi ile sevdiğim ne yazsa alıp okurum dediğim bir yazar olmasına rağmen bu kitap'ının bu kadar basit bir dil ile yazmış olmasını ona yakıştıramadım.
Bu kadına şu anlık romantik değil de fantastik kaos falan yakışıyor diye düşünüyorum, açıkçası bu kitabı beklentimin altında kaldı umarım bundan sonraki romantik ve asker kurgu eserleri bundan daha iyi olur.
Asker kurgusunu severim açıkçası bu kitapta operasyon vs görmeyi çok isterdim nedense bunu göremedim ama ikilinin arasındaki aşkı, sevgiyi ve çekimi çok sevdim sanki birbirleri için yaratılmışlar diye düşünüyorum.
İlk kitaptaki karakterleri görmek güzeldi ama yan karakterleri okuma daha da güzeldi, Dante'yi daha fazla görmek iyidi ama bir an Dante sen kimdin kuzum olmadım değil.
Tristan ve Morana arasındaki çekim bu kitapta 3 katlanmış son hızla 5'e 10'a gidiyordu, açıkçası Morana kızım sen nasıl yazılımcısın salaksın dediğim çok kısım oldu, laa aklını kullan aklını bulmak için kendi donanımını kullansana oldum bu konuda çok pasif ve birazcık salak buldum yalan yok.
Morana birini her tehdit ettiğinde atıl kurt ve yürü be kız dedim içimden, nedense bu seri diğer okuduğum mafya serilerinden daha iyidi eksi tarafları da elbette vardı ama bunu okurken bazen acaba Chole Gong falan mı okuyorum nerede bunun gotik fantastik kısmı gibi de düşündürttü.
Şahsen iyi olmasının nedeni bence şuydu mafya olaylarının olması gerektiği dozda ve olması gerektiği gibi yazılması, bunda da evet eksikler vardı yok demiyorum karakterler bazen aşırı tilt edici ve salak olabiliyor buna da katılıyorum ama diğer kısımları bence bunu biraz da olsa kapatmıyor mu? Okumak isteyenlere öneririm ama bazı kısımlarda smut içerik vardı bana göre dozundaydı ama rahatsız olabilecekler okumasın derim.
Öyle bir yerde bitti ki bir an önce İmparator kitabınıda alıp okumalıyım dedirttş, umarım onu da kısa sğrede okuyabilirim. Bir sonraki yorumda görüşürüz umarım.
Bu seriyi anlamamak benim kaderim sanırım, seri çok iyi yazılmış ama çok fazla karakter var ve hepsini akılda tutup gizem ne ne oluyor anlamak benim için güç oldu.
Açıkçası şimdiye kadar okuduğum Polisiye gerilimler de bunu yaşamamıştım bu seri bu açıdan benim için bir ilk oldu.
Kitap ilerledikçe dur bir dakika ben bunları ilk başta nasıl anlamamışım dediğim noktada cidden kendime bir yuh nasıl ve neren ile okudun dedim, kitap'ın aslında alttan alta çocuk istismar'ı, dolandırıcılık vsyi işlemesi o kadar güzeldi ki bir an donup kaldım ve düşündüm normalde polisiye gerilim kitapları böyle mi yoksa bu başka bir seviye mi diye.
Sonu eh işte bu mu yanı son cümle motor mu? oldum şahsen bu cümle son cümle olmamalıydı bu şekilde bitirmek yerine her şeyin nasıl sonlandığını daha iyi açıklayan bir cümle olabilirdi ya. Seriyi okumak isteyen varsa öneririm güzel bir seriydi.
Okurken çok fazla düşündürten, beyin jimnastiği yaptırıp sorgulamaya iten bir kitaptı, kendisi yıllar önce aldığım bir kitap'i kendisi ile değiştirdiğim ve şehir dışına çıkarken kaybettiğim ve yenisini almaya yerinip sesli kitap olarak bitirdiğim bir kitap.
Baş karakterlerimiz Sophie ve anlatıcı olan bir beygendi üzerinden ilerliyor, adam Sophie'ye geçmişten günümüze kadar gelen felsefi düşünürlerin felsefelerimi anlatarak kendisi düşünerek kendince doğruyu sorgulayarak ya da vs yaparak bulmasını sağlıyor kendi doğrularını ve genel doğruları kanıtları dvs de bu şekilde aşılıyor gibi hissettim ben.
Kitap bildiğimiz felsefi kitaplardan ziyade roman olarak kurgulanıp bunun üzerinde işlenmiş bir eser okurken çoğu zaman sıkılabilirsiniz ama çok güzel bilgiler edinebileceğiniz bir kitap bu kitap'ı lise son sınıfta iken okuyup yıllar sonra anca bitirebilmiştim, fiziken okumak istemiyorum diyorsanız sesli kitap ya da PDF olarak da bulabileceğinizi düşünüyorum.
Yazarın kitap'ı ilk çıktığında çok Yankı yaptı bende görenlerden biriyim, ilk önce M'ars serisini okumakduktan sonra bu kitap'ı okumak istiyorudum sonunda okudum.
Jonghyun'un şarkısını ve ismini görünce hala için bir buruk olur kendisi hayatta aramızda olmadığı için kitap'a başlarken de bu burukluk ile başladım birazda hala ölüm yıl dönümü benim için hep bir burukluk ve ağlama ile geçer. 😢
Gelelim asıl konuya Jülide'me ah koca yürekli kızım, seninle daha çok ağladım ve güldüm. Kurduğun hayaller ile ve bunları gerçekleştirebilmen ile mutlu olup sevindim. 😇
Jülide ölmeden önce çok sevdiği şarkıcıları ve hep gitmek istediği koresine kavuştuğunda çok mutlu oldum, daha sonrasında ise karşısına hayatının aşkı Seo'nun çıkması ve adımları beraber atmaları muazzamdı. Keşke hikaye onlar içinde mutlu bitseydi, keşke Jülide hastalığına yenik düşmeseydi. İçime en çok dokunan Ya bir daha Kore'ye gelemezsem demesi oldu.
Jülide gibi karakterler ile hep bir bağ kuruyorum nedense, onların acılarını yaşadıklarını sanki ben yaşıyormuşum gibi hissediyorum. Jüli gibi karakterin hep mutlu olması hayatta kalmasını istiyorum, en çok onların yaşamaları ve mutlu olmaları gerekiyor.
Kitapda en çok beğendiğim detay ise kelebek oldu, kelebek bana hep ömrümüzün gerçekten de ne kadar kısa olduğunu hatırlatıyor hep. Ben kitap'a bayıldım okumanızı tavsiye ederim bir an önce alıp okumalısınız ben.
Yakın zamanda yazarın yeni kitap'ı gelecek ve çıkacak kitap'ında şahane olacağına eminim. İnşallah kalemin hiç tükenmez yazdıkça daha da başarılı olacağına inanıyorum, yeni kitap'ın inşallah sana yeni umutlar, mutluluk, huzur ve bir çok şey getirmesi dileğiyle yorumu bitirmek istiyorum.
Konuya bodoslama girmiş gibi olsa da kitap cidden çok iyidi, Gotikana kitap'ından sonra bu kitap'ı okumak çok iyidi ve ne yazsa okurum dediğim yazarların arasına girmiş bulunmakta bu kitap ile.
Açıkçası Morina'nın neden bodoslama işlere karıştığının öncesini görmeyi çok isterdim, açıkçası damdan düşer gibi olay'a girimiş gibi oldu bu da biraz girişin daha iyi olabileceğini düşündürdü.
Olaylar'ın gelişi güzel yazılmış gibi hissettim bunun dışında kitap bence gayet iyidi, slow burn olması daha da hoşuma gitti düşmandan aşka olan kitapları severim hele de slow burn romantizim var ise bazen aşkları ve smutların çok hızlı gelişmesi insanı yorabiliyor ve her kitap'a da gitmiyor diye düşünüyorum bu kitapta da slow burn romantizmi olması o yüzden çok güzeldi.
İki düşman ailenin sonunda sırlarının çıkması ve bunun ana karakterler arasındaki gerilimi, aşkı, tutkuyu ve sahasını nasıl işlendiğini görmek güzeldi. Açıkçası oldular ama tam olamadılar da gibi, arada kaldı benim için. Yetişkin kurgu smut son 150 200 dayfadaydı ha ben okurum o kadardan bişi olmaz diyorsanız okuyun derim ama sevmiyorsanız okumanızı tavsiye etmem :)
İlk kitap'a göre daha kasvetli bir kitaptı, açıkçası Els her anlamda ürkütücü birine dönüşmüş gibi hissettim Kabus yani namı değer "Çoban Kral" daha etkindi.
Açıkçası ara ara yer yer Els'i ele geçirdiğini bile düşündürttü bana, Els Ravyn'e karşı oldukça duygusuz ve soğuktu nerede ilk kitapta ki flörtleşen çift nere de şimdi ki çift dedirtti bana.
Son kartı bulmak için bir yolculuk yapılıyor, savaşlar ve kayıplar veriliyor ama bence bunlar bile çok sönük kalmıştı. İlk kitap'a kıyasla bence bu kitap sadece yazılmak için yazılmış gibi hissettirdi evet güzeldi gerilimi, aksiyonu boldu ama durağandı.
Bence sonu biraz daha iyi bitebilirdi, oldu bittiye getirilip acele bitirilmiş gibiydi daha iyi olabilirdi bence.
Okurken sizi içine çekiyor resmen, kurgu biraz yavaş başlasa da sonra doğru daha da hızlanıyor, baş karakterimiz ateşli bir hastalık geçirip sihir yeteneği kazanıyor ve yıllarca bunu saklamak zorunda kalıyor.
Bu sihir sonucu kafasındaki sesler yani Kabus onunla konuşuyor ve kartların rengini görebiliyor bir gün Elspeth'in yolu prens ve ailesi ile kesişir ve bunun üzerine 12 kartın son kalanlarını bulmak ve her şeyi sonlandırmak için bir yolculuğa çıkarlar.
Bence her şey yerli yerinde olması gerektiği gibi iyidi, dinlediğim ve okuduğum gotik fantastik kitapları arasında benim için en iyilerinden biriydi diyebilirim okurken gerileceğiniz ve olayları kendiniz yaşıyormuşsunuz gibi hissedeceğiniz bir kitap şahsen 2. Kitap'ı merak ediyorum Els bu sihirden kurtulabilecek mi diye.
Bazı kitaplar vardır dünya üzerindeki en kötü şeyleri yüzümüze öyle bir çarpar ki tok yemişten farksız olursunuz, nefesiniz kesilir, boğazınız düğümlenir, midemiz bulanır ve kalbimiz sıkışır.
Buna rağmen ufacık umutların nasıl büyük bir çığa dönüştüğünü görünce azıcık da olsa kalbinize su serpilir ama hala içiniz buruktur.
Bu kitapta tam böyle bir kitap, bu kitapta Yahudi soykırımının ve toplama kamplarının nasıl bir yer ve nasıl bir şey olduğunu, büyüklerin dahil küçüklerin özellikle küçüklerin eğitim alabilmesi ve onlar için değerli üç beş şeyi ve kitapları nasıl koruduklarını anlatırken en çokta onca insanın nasıl hayatından olduğunu görüyor insan.
Evet büyük küçük yaşlı hayvan hiç kimse öldürülmemeli evet ses çıkarmalı insan ama sonuç değişmediğin de bunlar hala en ufak saçma nedenin arkasına saklamaya çalışarak göze sokarak yapılınca insan gerçekten çaresiz hissediyor.
Bu yüzden hep derim bu dünyayı çocuklar yönetmeli, en azından onların yönettiği bir dünya bu kadar zalim olmaz ama bunu bile bozacak olan yetişkinlerin olması bile çok kötü. Bu kitap'ın etkisinden çıkabileceğimi sanmıyorum, çıkabilsem dahi hatırlayacağım bir kitap.
Kitap'a daha başlar başlamaz aşırı yoğun betimlemeler ile karşılaşıp biraz bunaldım açıkçası bu da bende sadece konuşma metinlerini okumaya çok fazla itti ama kitabın cidden çok beğenildiğini gördüğüm için hız kesmeden devam ettim.
Şahsen aşırı betimlemeler olsa da buna rağmen kitap cidden çok akıcı ve güzeldi. Yer yer çok uzatılmasaydı keşke oldum. En başından beri Jude ve Willem'in arasında aşırı ve çok özel bir bağ olduğunu hissettim, bu bağ kardeşlik miydi başka bir şey miydi pek çözemesem de en çok da bu ikilinin birbirini anladığına eminim.
Zaman geçişlerine gelecek olursam anlamak çoğu zaman zordu, hatta çoğunlukla zaman geçişi ne zaman oldu ya falan oldum. Jude'un iyileşmek istememesi ve Willem'e bu yüzden çıkılması sinir bozucuydu. Yav kardeş çocuk seni düşünüyor yapı ver işte bir şeyleri olarak okudum ve neden bu kadar övüldüğünü anlamadığım ve aşırı abartıldığını düşündüğüm kitaplar arasına girdi.
Yazarın işlediği konuları yaşayanların olduğunu, aşırı zorlandıklarını vs anlayabiliyorum elbette kitap'ın kötü olması bunu tabiki de değiştirmiyor ama bu tramvalar daha işlenebilecek iken neden? Cidden neden yani. Özür dilerim beğenenlerden kendi ile özleştirenlerden ama cidden olmamış işlenen konuyu çok kötü işlemiş ve kitap yazılmak için uzatılıp betimlemeler ile süslenip ben bunu nasılsa betimleme ile okurlara itelerim kabul edilir denmiş gibi.
Bu tarz tramvaları yaşayanlar ve bundan emek vererek hayata tutunan kendini iyileştirmiş ve iyileştirmeye çalışanlara karşı haksızlık gibi düşünüyorum biraz da ha okunabilir beğenilebilir elbette evet bende beğendim ama allanıp pullanacak kadar da değildi.
Okurken çok fazla ne oluyor ya AA diyip 944 sayfa boyunca yer yer sıkılacağınız ama en çok da merak ve eğlence ile okuyacağınız bir kitap.
İlk kitap daha mı iyi di bence daha iyidi genelde uzun serilerde ikinci kitap beğenilmez bu yüzden lanetlidir Demir Alev de nasibini almış evet ama buna rağmen iyi ve akıcıydı.
Vi iğleşip geri döndüklerinde daha en fazla ne olabilir derken olanlar oluyor tabisi, bizim tayfa durur mu 2. Seneye geçmişken hadi bir daha savaşa atılalım bu kadardı bize yetmedi birileri daha ölsün derken yine gerçeklerin çıktığı Xaden ve Violet'nın yine birbirine yakınlaşıp daha fazla aşık olduğu bir kitap oldu.
Sonu bu şekilde mi bitmeliydi bence hem evet hem hayır, Vi'nin bazı prangalardan kurtulması için gerekliydi ama bir yanım da bir sonuca bağlanmamış gibi hissetti bu yüzden de bitmemeliydi diye düşündüm. Serinin sayfa sayıları gözünüzü korkutmasın derim su gibi akıp gidiyor.
Geçen sene sonunda okuduğum bir kitapdı kendisi hazır bilgileri çok unutmamışken yorumlıyayım dedim.
Seri baş karakter kızımız'ın annesinin zoruyla aile geleneğini sürdürmesi için baskı ile biniciler bölüğüne gönderilmesi ile başlıyor.
Aşk, ihanet, kandırılma, dostluk, gerçeklerin ortaya çıkması, bolca ölüm ve bolca fantastik vs var kısacası kitap oldukça tatmin edici ve doyurucuydu bana göre.
Baş karakterlerimizin inatlaşması laf dalaşı vs yerli yerinde olması gerektiği gibiydi, keza karakter gelişimlerini de oldukça başarılı ve kararında buldum ben. Baş karakter kızımız'ın kusurları ile başarılı olması, bunları kabul edip kendi avantajına çevirmesi çok güzeldi bence.
Sonuna gelecek olursam oldukça ters köşe yapıyor, hiç beklemediğim bir yerden vurdu ve oha bu cidden gerçek mi dedim. Bu şuan olmuş olamaz, sen benimle dalga mı geçiyorsun bunu cidden yapmış olamazsın bunca yıl bu nasıl ortaya çıkmadı ee hani baş karakter erkek kızımızı öldürmek istiyordu ne oldu falan oldum.
Kısacası bu seriyi okuyun ve okutun derim geçen sene ki favorim de ilk sırayı kendisi almıştır.
Bu kitap:ı yaklaşık 1 ay önce okumuştum ikinci kitap'ı okumadan önce bunun yorumu ile giriş yapmak istedim uygulamaya :)
25 yıl hayatları kesişen 3 kişi ve bir ailenin sırrı. En fazla ne olabilir ki? Eğer 3 ailenin iç içe geçmiş ve dallanmış sırlarını merak ediyorsanız bu kitap tam size göre.
Gizem yönü çok iyidi bence, okurken bazı kısımlarda cidden meraklanmadım değil. Ama kitap aşırı yavaş ilerliyor, kitap hakkında ne yazacağım pek bilmiyorum açıkçası.
Kısaca Libbiy'ye bir ev miras kalıyor ve o evde bulunduğunu ve o evde ölenlerin aslında cinayete kurban gitmiş olabileceği ve ablası ve abisine ne olduğunu çözmek. Açıkçası kitap bana karışık geldi, ne oluyoruz ortaya ne çıkıyor falan oldum.
Ya ben anlamadım ya da yazarın anlatmak istemediği bana geçmedi bilmiyorum, ikinci kitap'ı alıp onu da okuduğumda belki bendeki taşlar yerine oturur. Tekrar okurum dediğim kitaplar ve yazarlar arasına girdi kendisi.