🌿 İşte bu (lütfu)nu Allah, iman edip de sâlih amel işleyen kullarına müjdelemektedir. (Resûlüm!) De ki: “Bun(u duyurmam)a karşı sizden (Allah’a) yakınlıkta* sevgiden başka bir karşılık istemiyorum.”
İtfaiyecilerin yangın söndürmek yerine kitapları yakmakla görevli olduğu bir dünya düşünün. Salt diğerleri kendini zeka konusunda yetersiz hissetmesin veya belirli bir topluluk, kitapta geçenlerden rahatsız olmasın diye onları ortadan kaldırmak çok daha iyi bir çözüm Fahrenheit evrenindeki insanlara göre.
Bu insanlar evlerinin her duvarına kocaman ekranlar yaptırıp sözde akrabaları ile görüşüyorlar. Başka iletişim denen bir şey de yok.
Peki ya bu itfaiye erlerinden birisi, kitapları yakmak yerine içinde ne yazdığını merak ederse ne olur? Bulundurmak bile suçken Montag, kitaplara bir şans verip okumaya çalışıyor ve yaşadığı sistemden tamamen kopuyor.
Kitap çok iyi düşünülerek kurgulanmış ve oldukça akıcı. Sıkılmadan bitireceğinizden eminim. :')
İnsanları endişelendiren, üzüntüye boğan günahkâr olmaları değil, başkalarının kendilerinden daha iyi, daha masum olma ihtimaliydi; şehrin kötülerle dolu olduğunu düşünmek onları rahatlatıyor, teselli veriyordu.
Beyaz Kale'den sonra Orhan Pamuk'tan beğendiğim tek kitaptır bu. Güzel bir senaryosu var. Slice of Life tarzında, hayatın içinden, insanların günlük uğraş ve problemleriyle ilgili yazılmış bir kurgu. Kitap, ana karakterin yaptığı bir yanlışla başlıyor.
Düzeltmek için çabalamak yerine daha da derine batan ve geleceğini, rüzgarlarının kendisini estiği istikamete götürmesine izin veren tutumuyla hayatının bir döngüde sıkışıp kalmasını, yine durgun ve uyumlu bis üslupla anlatmış yazar.
Bu sebeple hem konusunu hem de karakterlerin sunumunu, gelişimini beğendiğim için Orhan Pamuk'tan öncelikle bu kitabı öneriyorum soranlara.
Tantûra, 1948 yılında İsrail askerleri tarafından 200 den fazla Filistinlinin katledildiği, geriye kalanların ise sürgün edildiği Hayfa'nın yakınlarında yer alan bir sahil köyüdür.
Yazar birinci bölümde, Tantûra'da yaşayan baş karakter Rukayye ile bizi tanıştırıyor. Rukayye 14 yaşından 70'li yaşlarına kadar kitap boyunca bize hayatını anlatıyor. Rukayye önce amcasının oğlu ile evlendiriliyor sonra işgaller sebebiyle ülkesini terk etmek durumunda kalıyor. Arkadaşlarından, akrabalarından, kokusuna doyamadığı limon ağaçlarıyla süslü sahil kasabasından yıllarca ayrı yaşıyor. Lübnan'a yerleşiyor. Doktor eşi olması, eğitimli çocuklar yetiştirmesi, bulunduğu bölgede diğer insanlara göre daha güvende hayatını devam ettirmesi onu şanslı bir Filistinli yapıyor diyebiliriz.
Karakterler ve hikâye kurmaca olsa da kitapta yaşanan olaylar, yerler, katliamlar, tarihlerin gerçekliliği ve kaynaklar kitabın sonunda yer alan haritalar ile belgelendirilmiş. Belki bir belgesel ya da tarih kitabı olarak bu bilgiler karşımıza çıksa bu kadar dikkat çekici olmaz ve duygu yoğunluğu böylesi hissetirilmezdi. Her gün karşımıza çıkan bu haberlerin, bir kadının gözünden başarılı bir şekilde aktarılması ruhumuza dokunmasını sağlamış. Kitapta yer alan bir çok sahnede empati kurup duygulanmamak elde değil.
Ve "bir gün geri döneceğiz" anlamına gelen "anahtar" bir sembol olarak Filistinli tüm kadınların boyunlarında saklı duruyor.
Mısırlı yazar Radvâ Âşur, ömrünü Filistinlilerin hikâyesini duyurmaya adamış bir kadın. Ve bu kitap Türkçe yayımlanan ilk kitabıdır. Çevirmenin dili çok sade ve anlaşılırdı. Şimdiden okuyacak olanlara keyifli okumalar dilerim.
Ağzı bozuktur tarihin. Köçek huyludur. Yazı gelse Yusuf'u zindana tıkarlar tura gelse bir hengâme, bir Züleyha kamaşması sarayda. Ölüm asla iyileşmez üstelik doğurmaya yazgılı doğuda.
İsmiyle dikkatleri çeken, dizi tadında sürükleyici bir öykü.Bize değerlerimizi hatırlatan, bizden bir kalem.Bir solukta okuyabilirsiniz, lakin eserin etkisinden uzun süre çıkamayabilirsiniz.Yazar kitap kapağında "Ben gönüllere satırlarımla bir huşu ağacı tohumu ektim.Yürekler Yaradan'ın sevgisiyle gölgesinde dinlensin, kuşlar meyvelerinden şifalansın ve dallarında dinlensin, çocuklarsa kabuklarından kayık yapıp yüzdürsün. " diyerek çok güzel bir niyetle yazdığını belirtmiş.Mevlana'nın Yunus Emre'nin öğütleriyle hayatına yön veren Zeynep'in hikayesini mutlaka okumalısınız.