"En kötüsü kendi kendimizle çoğu zaman çelişmeli yaşadığımız halde, başka bir insanla birlik kurmaya, duygularımızı birbiriyle hiç ayrıntısız eşleştirmeye çabalıyoruz."
"Oysa bir insan, dünyada, diğer insanların fedakarlığına nasıl muhtaçsa, öteki insanlara karşı fedakarlık etmek ihtiyacını da bazı aynı şiddetle duyar."
"Hayvan gibi satılan, aile kurmakta bile fikri sorulmayan bir yaratığın sosyal hayatta, o toplumu çürümeye götürmekten başka ne etkisi olabilir? Bir milletin yarı nüfusunun hayvan seviyesinde kalmaya zorlanmış olduğunu bir düşünün."
Esir Şehrin İnsanları ile Kurtuluş Savaşı'nın arka planına ait toplum yaşamını, farklılaşan görüşleri ve insanların birkaç parçaya bölünmesini yerinde gözlemlerle aktarmış.
Kemal Tahir'in kendisi de bu dönemin içinde doğup büyümüş. Savaşın, seferberliğin, yoksulluğun, işgalin her türünün kendi üzerinde bıraktığı etkiyi ve izlenimleri de dâhil ettiği açıktı. Vatan ve memleket diyerek aslında rahatlarının bozulmaması için bağımsızlık savaşı yerine düşman ülkelere boyun eğenleri ele alıyor. Aynı zamanda özgürlüklerini savunmak için hem düşmanlara hem de aynı toprağın bencil olanlarına karşı savaşanları keskin olmayan bir çizgide yazmış.
Üçleme olan bu eserin devam kitaplarını da okumayı umut ediyorum en kısa zamanda.
"Orman yırtıcılarında yırtıcılık, açlığı giderene kadarmış. İnsanlar arasındaki yırtıcılık, -ekmeğe, kadına, hatta yaşamaya dahi- tıka basa doymuş olsalar yine sürüyor."
"Rabia'ya, onlar, kendisinin henüz girdiği bir yolun karşı köşesini dönüp giden insanlar, biraz sonra göremeyeceği, işitemeyeceği geçiciler gibi geldi."
"Rabia, ömründe bir köşe daha dönmüş gibi. Köşeleri o hiç sevmez. Dönerken insan asıl kendisini arkada bırakır, köşenin bu tarafında başka bir insan oluverir."
"Galiba fenerleri silen kızların hüznü ona da sirayet etmişti. Onların silinmiş, gamlı gözlerinde, hiçbir ihtişamın, hiçbir saadetini daimi olmadığını sezen, hayatın şekilden şekle giren revişinden ürkmüşlerin bakışı vardı."
Konusuyla da şiir gibi yazılmış bir kitaptı. Özellikle tasavvufa dair vezinle yazılmış bir kıssa gibiydi. Esas karakter olan Rabia'nın, değişen hayat şartlarına ilişkin olarak sanata bağlanışını, karakterinin oluşmasını ve tanıştığı farklı ruh renklerindeki insanlar sayesinde karakterinin son şeklini almasını konu edinmiş.
Şahsen bana, Rabia'nın çocuk bedenindeki olgun ruhundan, Vehbi Dede'nin insana verdiği ilahi huzur ve asudelikten ziyade, Tevfik'in sıcak kahverengi gözleri, habislikten uzak zihni tesir etti.
Böyle kült bir eseri bu yaşımda okuduğum için kendimi geç kalmış addetmiyorum. Hatta bir on sene sonra, gelişmiş olan benliğimle tekrardan okuyup alamadığım, kaçırdığım tüm o hisleri yakalayabilmek isterim.
Bu kitabı okuyalı yedi sene olmuştur. O zamanlar okurken çok akıcı olması ve romantizm, drama kaçan bir konusu olması dikkatimi çekmişti. Kitapta beni rahatsız eden bazı noktalar olsa da onları pek fark etmemiştim. Şimdi bu kitabın konusunu ve karakterlerini hatırlayınca beni rahatsız eden noktaları açık bir şekilde görebiliyorum.
Adamın hem akrabası hem de kendinden çok küçük biriyle rastgele bir ilişki yaşamasından tutun, kız evlendikten sonra kocasıyla olduğu eve sürekli gidecek kadar takıntılı olmasına kadar hiçbir romantizm içermiyordu. Kitapta aktarılmak istenen mecnun gibi gösterilmeye çalışılmış bir adamın aşk acısı fakat insanları biraz tanıyan birisi rahatlıkla buradaki yanlış olan şeyleri fark edebilir.
Bu bakımdan tekrar okusam asla keyif alamayacağım bir kitap oldu.
Yazım tarzının sade ve akıcı olmasını beğendim. Hikayesinin gerçekçiliğini de beğendim. Zaten konuya hakim bir doktor olduğu da verdiği detaylardan belli oluyordu. Olumsuz tek düşüncem, yazarın en gereksiz karakter hakkında bile saçından elbisesine kadar betimlemesiydi. Bunun hem sıkıcı hem de kelime israfı olduğunu düşünüyorum.
Paul Carson da bir doktor olarak kitabın konusu için doktorları ve bir doktorun kızının cinayetini merkeze almış. Sıradan suç kitaplarında karşılaşılan dedektif, polis unvanlarından farklı karakterler yer alıyor denilebilir bu açıdan.
Kitapta, suç türünün ayrılmaz parçası olan plot twists ya da red herrings yok. Başlangıçtan itibaren okurlar kendi teorisini rahatlıkla oluşturabilir ve yazarın hilesiz yerleştirdiği ipuçları sayesinde doğru sonuca ulaşacaklardır.
"Sevmek, en değersiz şeyleri, en feci sıralarda, en kıymetli şeyler haline getirdiği için mutlaka lazımdı. Sevmek, işte belli bir şey, tesellien ibaretti."
"Kadınlar, erkeklerden şüphesiz daha iyi değillerdi. Erkekler de, kadınlar da, birbirlerini ve bizzat kendi kendilerini aldatırlarken iyi görünüyorlardı ve galiba bu zamanın ekseri aşkları bu aldatış ve aldanış hadisesinden ibaretti."