EvladımSanaDiyorum okuma kulübü olarak okuduğumuz ve benim çok sevdiğim bir eser. Öfkelenip ağlayabildiğiniz için şükrettiniz mi hiç?Acı duyabildiğiniz, gülebildiğiniz için peki?Duygularımız olmasaydı nasıl yaşardık düşündünüz mü? Tüm bu soruların cevaplarını bu kitabı okuduktan sonra verebilirsiniz.Rabbim nasıl güzel nimetler vermiş bazısının hiç farkında değiliz.Bolca tefekkür ettirebilir bu kitap size. Rahatsızlığı sebebiyle duygusal tepkiler veremeyen bir çocuğun yaşadıklarını, hayatını kendi anlatımıyla okuyacağınız bu eseri özellikle psikoloji alanında çalışanlar, öğretmenler ve ebeveynlere tavsiye ederim.
Rebiülevvel ayında, Peygamberimizin doğum gününün olduğu ayda kitabı bitirmeye niyet ettim.O'nu (s.a.v.) tanımak, hayatını okumak insanı iyileştirir.Ramazan ayındaki programda konuşulanların yazıya aktarılması çok kıymetli, okurken aynı duyguları hissedebilirsiniz.Okumadan evvel videoyu izlerseniz okurken Bekir Develi ve M.Emin Yıldırım'ın sesini duyduğunuzu farkedeceksiniz.Herkes İçin Siyer ismi gibi herkese hitap ediyor.Okuyup şifalanmanızı tavsiye ederim.
Yazarın Huşu Ağacı kitabından sonra okuduğum 2. kitabıdır.Çok sürükleyici ve etkileyici bir anlatımı var.Kitabın ruhunuza dokunduğunu fark ediyorsunuz.Bizim değerlerimizi bizim hayatımızı o kadar güzel anlatmış ki içinde herkesin kendinde bulabileceği acı ve sevinçleri barındırmaktadır.Ağlayarak okuduğumu itiraf etmeliyim, Hüma'nın bölümlerinde sarsıldım.Derviş babanın öğütleri, Zeynep'in kendini arayışında size söylenmiş ruhsal çözümlemeler bulabilirsiniz.Serinin devam kitaplarını çok merak ediyorum.Herkese tavsiye ederim.
Ben sevdim bu "yeraltı edebiyatı"nı haa. Sen her haltı ye, çal, çırp, öldür, ırza geç, sonra ne bir ceza ne ufak bir vicdan azabı, bembeyaz sayfa açıp hayatına devam et. Ne güzel. İşte yeraltında işler böyle yürüyor. Olan bizim zavallı Raskolnikov'a oldu. Gitti salak gibi itiraf etti. Kardeşim işte öykünü Fyodor Dostoyevski 'ye yazdırırsan olacağı bu, adam Yeraltından Notlar 'ı yazacağına yeraltı romancısı olsaydı böyle olmazdı.
Kerem tarihteki meşhur âşıklar arasında en şapşiği olabilir. Aslı'sının peşinden koşarken dağa taşa uçan kuşa çamaşır yıkayan kızlara türkü söyleyip duruyor. Maşallah çok yetenekli bugün olsa infuluzur olur çıkardı başımıza, o Aslı'nın değil, Aslı onun peşinden koşar ve Kerem'e DM'den yürürdü. Bize de yukarı kaydırmak düşerdi. Ama Aslı'yı soyup muradına ermeye çalışırken ateşinden yanıp kül olmuş. Hiç eğlence sektörüne uyan bir final değil. Bu arada Anadolu versiyonu ile Azerbaycan versiyonu arasında pek fark yok aynı hikayeyi ikinci kez okumak gibi oldu
Alkollüyken 1. Araç kullanmayın 2. Kitap yazmayın. Kitap yazasınız gelirse kalemi kağıdı alkol almamış bir arkadaşınıza emanet edin. Çevrenizde alkollü olup kitap yazmaya kalkan birini görürseniz engel olun. Unutmayın, alkol tüm kötülüklerin anasıdır.
Acımak uzunca bir novella. İki günde bitirdim. İkinci gün elime alınca bırakaladım. Kitapta çok güzel bir olay örgüsü var ama bu olay yetenince derinlemesine işlenmemiş, fazlasıyla aceleye getirilmiş hele finalde bu aceleyi daha bariz hissediyorsunuz. Bir edebiyat başyapıtı olabilecekken gölgede kalmış. Uyarlama dizisi olmasa bu kadar bile popüler olmayabilirdi. Kısacası yazık olmuş; hem Mürşit efendiye hem kitaba.
Lev Tolstoy'un aynı adlı ölümsüz eserinden uyarlanan Korstantin Levin yakında Kanal D'de
Hikayeyi herkes biliyor. Ben sadece kendi tespitlerimi aktaracağım: 1.(Numara koymak işe ayrı bir ciddiyet katıyor) Kadının aldatması bugün için sıradan bir konu olabilir hatta o gün için de. Ama olaya kadın ve cinsellik dışında bakması yönüyle (bkz Decamaron) belki de ilk eser. (Belki de değil. Edebiyat tarihçileri yazsın). Ancak Üstad bir taraftan da bak yaramazlık yapmayın başınıza neler neler gelir diye ahlaki bir ders vermeyi de ihmal etmemiş.(Bkz insan ne için yaşar.) 2. Anna subay Vronski ile karşılaşıyor, sonra ondan kaçmaya başlıyor, acaba âşık mı oldu derken bir bakmışız sevgililer. Peki arada ne oldu, bilmiyoruz. Levin'in tarlasındaki ekinlerin salınışını bile ayrıntısı ile tasvir eden Tolstoy ustanın burayı böylece geçiştirmesinin bilinçli bir tercih olduğunu düşünüyorum. Tolstoy ahlaka değer veren bir yazar. (Ahlakçı diye ahlakı küçümseyenlere karşı hiç de vicdancı olamayacağım, Allah belalarını versin mendeburlar) Bu nedenle de, böyle şeyleri açık açık yazıp anlatıp aldatmaya meyli olanların iştahını kabartmak istememiş olmalı. Ben okurken hiç canım çekmedi mesela. 3. Kitabın adı Anna Karanina değil de, Korstantin Levin olsaydı kitabı nasıl değerlendirirdik acaba? Bence Levin ismi hiç sırıtmazdı. Zira Anna romana sonradan dahil olup, Anna'nın öyküsü bittikten sonra Levin'in hikayesi devam ediyor. Öyle olsa Levin'in Allah'ı arayış öyküsünü konuşur olurduk, Anna'nın aşkı yerine. Tabi çıkardı illa " Ayyy Anna'yla Vronski çok yakışıyooo" diyenler çıkacaktı da boş verin onları.
"Cehalet mutluluktur."-Thomas Gray Distopik kara mizah Radikal Şıkların Sayımı, entelektüellerin devlet ve toplum tarafından dışlandığı bir İtalya'yı anlatır.Cehalet Bakanı'nın dili sadeleştirdiği ve Mutlu Cahiller Tugayı'nın profesörleri öldürdüğü bir dünya..İtalyan Dilinin Sadeleştirmesinden Sorumlu Daire Başkanlığı tarafından kelimelerin düzeltilmesi anlatıyı kuvvetlendirmektedir. Okurken düşündüren, günümüz tüketim toplumunu sade bir dille anlatan Giacomo Papi işlediği konu ve karakterler ile bakış açınızı değiştirmektedir.
Kitabın ismini 168. sayfadan sonra anlıyorsunuz.O zamana kadar bu kitaba neden bu ismi vermişler diye düşünüyorsunuz.Tasvir ve benzetmeler çok güzel ama arka kapağı okumadan kitabın konusunu anlamak güç.Savaştan korumak için gönderilen çocukların kendi aralarındaki ve doğayla savaşını anlatan modern klasik eser insana dair önemli noktalara değinmektedir.
İsmiyle dikkatleri çeken, dizi tadında sürükleyici bir öykü.Bize değerlerimizi hatırlatan, bizden bir kalem.Bir solukta okuyabilirsiniz, lakin eserin etkisinden uzun süre çıkamayabilirsiniz.Yazar kitap kapağında "Ben gönüllere satırlarımla bir huşu ağacı tohumu ektim.Yürekler Yaradan'ın sevgisiyle gölgesinde dinlensin, kuşlar meyvelerinden şifalansın ve dallarında dinlensin, çocuklarsa kabuklarından kayık yapıp yüzdürsün. " diyerek çok güzel bir niyetle yazdığını belirtmiş.Mevlana'nın Yunus Emre'nin öğütleriyle hayatına yön veren Zeynep'in hikayesini mutlaka okumalısınız.
EvladımSanaDiyorum Kitap Kulübü olarak Cinayet Şirketi romanını Ağustos Ayında bir solukta okuduk.Etik kuralları olan suikastçıların, kendi şirketlerini nasıl yok etmeye çalıştıklarını, "kendi silahıyla vurulmak" deyimini uzun uzun anlatan sürükleyici bir roman.Kitabın sonunun yazarın notlarına dayandırılarak tamamlanması buruk bir his bırakmaktadır.