Öyle insanlar da vardır ya, sahip oldukları hayatı bir anda geride bırakıp yeni bir yaşama adım atan insanlar. Vardıkları yerde mutluluğu yakalayabiliyorlar mıdır acaba
Berat Kandiliniz mübarek olsun. Allah günahlarımızı affetsin, bizi her türlü kötülükten ve hastalıktan korusun. Allah'ım bu mübarek gece hürmetine bizi bağışla, dualarımızı kabul eyle.
Ancak sert olarak tanımlayabileceğim gözlerini gördünüz.Hiç kimse tarafından korunup kolllanmamış.Hep kendi başının çaresine bakmış.Kendi başının çaresine bakmış bir kızın gözleri yumuşak ve kibar olmaz.
Hepiniz birer gevezeden ve farfaracıdan başka bir şey değilsiniz! Küçücük bir acınız olursa, on paralık yumurtası için ortalığı birbirine katan tavuklara dönersiniz!
Sevmek ne güzel bir duygu. Hani seni sessiz bırakan. Hani senin haykırmanı sağlayan. Öyle bir duygu ki, seni kapı dışarı eden. Bir tutkudur sevmek dostum. Öyle derin, öyle yoğun. Seni senden eden, seni sen eden. Yüklendiğin uçurumlarla seninle olan. Sevmek başka bir duygu arkadaş. İnsanın sınırlarını zorlayacak bir şekilde. Vazgeçersin olmaz, çok seversin yine olmaz. Sevmektir insanı her konuda tedavi eden. Ölümün bile seni ayıramayacağı bir şekilde. Aslında sevgide ölmek de yetmiyor. Bazen çocuk, bazen de yaşlı bir adamsın. Sevmek ne vakit iz bıraksa, Yüreğinde insana huzur veren bir bahar esintisi. Sevmek ne vakit senin olsa, Ruhunda sonsuzluğun mevsimleri. Başkadır sevmek, başkadır sevilmek. Bu hayatta seni kendin eden tek gerçek. Seni yaşadığı gibi yaşatandır sevmek. Hayatında her ne olursa olsun, Sevdiğin için hiç düşünmeden ölmek.
"Dünyada kötülük yoktur. Kötülük uydurmadır. Dünyada iki türlü iyilik vardır. Işıktan bir değnek alın elinize, uzun bir değnek... Değneğin bir ucu çok parıltılı, bir ucu daha az parıltılıdır. İşte iyilikle kötülük arasındaki fark bu kadardır."
"Bir göz açıp kapayıncaya kadar... Bir ancık yaşadım, işte şimdi. İşte şimdi yaşıyorum. Ben gökyüzüne bakacağım. Gökte iki yıldız çatışacak. işte bütün bir ömür bu bir andadır."
Kurtuluş Savaşımızın bir tek kahramanı var: Kurtuluş Savaşı'nın kendisi... Mustafa Kemal Paşa bile bu kahramanı kişiliğinde canlandırdığı kadar büyük...
Ne çok uyuduğunu ve buna rağmen ne çok uyumak istediğini fark etti. Halbuki eskiden uykudan nefret ederdi. O zamanlar uyku, hayatının kıymetli anlarını çalıyordu. Yirmi dört saatte dört saat uyku, dört saatlik hayatın elinden alınması demekti. Nasıl da çok görürdü uykuyu! Oysa şimdi çok gördüğü şey hayattı artık. Hayat güzel değildi; tatsızdı, acıydı. En vahimi de buydu. Yaşamayı arzu etmeyen bir hayat, sona erme yoluna girmiş demektir.
Dostluğundan şüphelendiğim kimseye karşı mesafeli ol tedbirli davran niyetini anlamak için tavırlarına bakışlarına dikkat et eğer doğru tahmin etmişsen ne ala yok eğer yanlış bir kanaate sürüklenmiş sen korkma zira tedbirden kimseye zarar.
Kanaatkar kişi elindeki ile yetinmesini bilir, huzur ve güven içinde yaşar. Tutkularının kölesi aç gözlü kimseyse daha fazla kazanmanın telaşına düştüğü için ömrü boyunca sıkıntı ve yorgunluk çeker.
Kitaplar gece okunur. Sinema, tiyatro ve müzik gösterileri gece olur. Gece sarhoş oluruz, gece kumar oynarız. Her şeyden arınmış, çıplak vücut geceye aittir. Vücutlar gece birbirine değer, bir araya gelir.(…) Çıplaklık geceye özgüdür, gündüze değil. Geceleri âşık olur, birbirimize aşkımızı geceleri ilan ederiz. Gündüzler bizi mantığımızı kullanmaya, kendi hapishanemize kapanmaya zorlar. Gün boyunca baskı güçleri, aşkın özgürlüğüne karşı savaşır. Ama geceler bizi yeniden âşık eder, bize “seni seviyorum” dedirtir. Gündüzleri söylenen “seni seviyorum'lar geceye gönderme yapar.