#İnceleme - @huriyecap
İnceleme
16 gün
kaybolan bağlar/ acı yaşanmalı
Johann Hari, Britanyalı yazar ve gazeteci.
Depresyonun gerçek nedenleri ve beklenmedik çözümlerine dair derinlemesine araştırmalar yaparak okuyucusuna 361 sayfalık bir argüman sunuyor. Yazarın daha önce "Çalınan Dikkat" isimli diğer kitabını da okumuştum ve oldukça başarılı bulmuştum.

Johann Hari kitabın önsözünde, yediği bir elmanın kimsayal ilaçlar nedeniyle hastalanmasına neden olduğunu, bulantı ve kusma şikayetleriyle bir kaç gün hastanede yatarak tedavi sürecinin bir soru ile hayatını nasıl etkilediğine dair hikâyesiyle bizleri karşılıyor.
Doktorunun ona "bulantına ihtiyacın var" sözleri bir mesaj niteliğindeydi.
Bu mesaj, depresyon ve kaygının gerçek nedenine ve oradan dönüş yolunu nasıl bulabileceğimize uzanan yolculuğa yön veriyordu.

Yazar önce kendi hayatını anlatarak bu kimyasal ilaçlarla tanışma hikâyesini paylaşıyor bizlerle. "Depresyonla ilgisi olmayan dürtülerim olmuştu hep" sözleri, kitabın ilerleyen sayfalarında yazarın özel hayatına dair ipucu da vermektedir ayrıca.

Araştırmalarına dayanarak depresyonda artışa yol açan her şey kaygıda da artış yaratıyor, kaygıda artışa yol açan herşey de depresyonda artış yaratıyordu. Yani birbirleriyle bağlantılı bu iki duygu durumunun tek başına değerlendirilmediğini söylüyordu.
Serotonin ve dopamin gibi bu ilaçları alan insanların tek ortak noktası, ilaçların işe yaradığı inancıydı.

Beni en etkileyen bölümlerden biri "yas istisnası" bölümüydü. Yas döneminin ilaçlarla tedavi edilmesinin insanın özünü yadsımak anlamına geldiğini şu örnekle aktarıyordu. Hastalardan birinin kızı, parktan kaçırılıp diri diri yakılmış. Bu anneye olayın üstünden yıllar geçtikten sonra hâlâ ıstırap çekiyor diye akıl sağlığında bir sorun olduğunu nasıl söyleriz. Oysa DSM (Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı)'de yazılı olan bu. Yas acısının akıl dışı şöyle dursun zorunlu olduğu, annenin ise; onun ölümünü atlatmak istemiyorum ki sözleri bu sürece destek veriyordu.

Yoksulluk içinde yaşayan insanların depresyona girme ihtimalinin daha yüksek olduğu, fakir bir mahallede yaşayan, köpegi ölen, çocuğu hapse giren, kocasına şizofren tanısı konan, yalnız yaşayan kadınları da hesaba katınca ortalamaya bakıldığı zaman daha uzun vadede strese maruz kalmalarından kaynaklı olduğu söz konusuydu.

İlaçların bu kadar kolay verilmeden önce "hayatında neler oluyor? Canını yakan, değiştirmek isteyebileceğin bir şey var mı?" soruları sorulmuş olsaydı belki de çok daha farklı ilerlerdi süreç.

Toplarlayacak olursak ki hiç de kısa tutulacak gibi değil bu kitap, hepimizin bulantıya ihtiyacı var. Çektiğimiz acıya ihtiyacımız var. Bu mesajı ilaç alarak görmezden gelemeyiz.

Kaybolan Bağlar
Johann Hari - Metis Yayınları - 2024
home explore mail
person