Kemal Tahir'in doğal ve her duruma uyum sağlayan üslubunu seviyorum. Her ne kadar politik görüşünü desteklemesem de gerek Mike Hammer çevirileri gerekse Çorum üçlemesi -Büyük Mal, Köyün Kamburu, Yediçınar Yaylası- kitapları ile gerçekçi ve yerinde eleştirilerde bulunduğu eserler ortaya koyduğunu düşünüyorum.
Kemal Tahir eleştirilerini esirgememiş, biraz da provokatif bir cesurlukta dile getirmiş. Oldukça sert ve bu tür yaşantılarla karşılaşmamış kesimin aşırı bulacağı türde gözlemleri var.
Gerilim ve korku türünde yazılmış olsa da o tansiyonu hissedemeyeceğiniz bir kitap ortaya çıkarmış David Moody.
Kitabı hiç beğenmedim demiyorum. Konusu sıradan zombi ve hastalık filmlerinden oldukça farklı, dili de akıcı. Ancak kelimeleri ve anlatım tarzı sönük kalmış. Hafif bir gerilim bile geçmedi bana. Tüm insanlığı etkileyen korkunç bir salgının, yaratması gereken dehşeti hissedemedim. Özellikle kitabın ilk yarısından sonra, climax dediğimiz hikayenin en keskin olması gereken an, olayların dönüm noktası olan bölüm, oldu bittiye getirilmiş.
Akıcı ve farklı kurgusuyla bu kitabı zombi veya hayatta kalma türlerini sevenlere tavsiye ederim.
Nietzsche bir decadent ama aynı zamanda decadent değil. Çelişki kafa karıştırıcı dursa da olayın çekirdeği de bu. Insan ne iyidir ne kötü, bunların ötesindedir. Bizler tarafından, bazı durumları karşılaması ve kolay sınıflandırılması için üretilmiş terimlerle değişmez bir etiketlenmeyi kabul etmiyor. Varoluşun getirdiği zorluklara katlanmak yerine, olumlu kılarak yaşama enerjisini korumak için hayatı sevmeye teşvik ediyor kendisini.
Fikir yoğunluğundan dolayı okuması çok kolay değildi ilk başta. Fakat Nietzsche'nin ideolojisini anlayıp sindirerek yavaşça okursanız hem farklı hem de özgün bir bakış açısı sunuyor okura.
"Yetenekli, verimli, özgür yaradılışlar, daha otuz yaşlarında "zarar görene dek okumuşla", kibrit gibi olmuşlar artık; kıvılcım, _"düşünce" verebilmeleri için sürtülmeleri gerek."