O halde, bir fincan çay içelim. Sessizlik olur, dışarıda esen rüzgar işitilir, sonbahar yaprakları hışırdar ve uçuşur, kedi sıcak bir ışık içinde uyur. Ve her yudumda zaman iyice yücelir.
Hangi süper güce sahip olmak isterdiniz sorusuna genelde düşünceleri okuma, ışınlanma ve görünmezlik gibi olağanüstü yetenekler akla gelir. George Wells de görünmezliği fantastik türden bilim kurguya yaklaştırarak gerçekçi bir olağanüstü kurgu yaratmış.
Sosyalkitap’ta kitap okuma deneyiminizi daha düzenli hale getirecek Okumalarım bölümü yayında! 📚✨
Bu özellik sayesinde, okuduğunuz kitapları tarih sırasına göre görüntüleyebilir, hangi kitabı ne zaman okuduğunuzu takip edebilirsiniz. Kitap geçmişinizi gözden geçirerek okuma alışkanlıklarınızı analiz edebilir, yeni hedefler belirleyebilirsiniz!
Okuma yolculuğunuzu daha verimli hale getirmek için Okumalarım bölümünü hemen keşfedin! 🔍📖
Anne bi'şey diyim mi? Bir belgeselde görmüştüm. Hani kuşlar gergedanların üzerine konuyorlar ya, aslında gagalarıyla onların yaralarını iyileştiriyorlarmış. Bu çok ilginç değil mi?
Çok çocuklu evlerin kapalı kutuları olarak hiç açılmadan, sıkı sıkıya paketlenmiş ruh halleriyle yaşamış, isimlerinin onlara verdiği ağırlıkla oturdukları yerde büyüyüp gitmişlerdi yavrular.
Drago, insanların her zaman birbirlerinden uzakta olduklarını fark etti, birisi acı çektiğinde, acısı sadece kendisine ait oluyor, hiç kimse o acıyı birazcık olsun dindirmiyordu; bir insan acı çektiğinde diğerlerinin, duydukları sevgi ne denli büyük olursa olsun, bu yüzden acı çekmediklerini ve yaşamdaki yalnızlığı işte bu durumun oluşturduğunu fark etti.
Ah Muazzez Hocam,Rabbim seni iyi ki yaratmış. Evet,kitabı bitirdiğimde bunu söyledim. Öyle güzel,öyle derin izler bıraktı ki satırlar,hayatımın her noktasında aklıma gelecek nasihatlerle dolu bir kitap olarak rafımda yerini aldı.
1914 senesinde doğmuş ve 2025 Türkiye'sinde yaşayan dile kolay 111 yaş devirmiş,bir çok akademik ve sosyal kimliğe sahip bir cumhuriyet kadını . Hep okumuş,hep araştırmış, hep çalışmış... Mustafa Kemal Atatürk’ün emanet ettiklerini fazlasıyla korumuş ve o yönde ilerlemiş. Gurur duydum. Mutlaka okunmasını tavsiye ediyorum.
Artık görünmez kablolarla birbirimize sanal olarak bağlıyız ve dünyanın bir köşesindeki bir gencin yaptığı saçmalığın hızla yayılıp beynine bulaşma ihtimalini asla küçümseme.
Oldukça mutlu gözüken bir çocuk aslında açığa vurmayacağı ya da vuramayacağı korkunç şeylerden mustarip olabilir. Çocuklar, yalnızca anılarımız ya da tahminlerimiz aracılığıyla içine girebileceğimiz bize yabancı olan bir tür sualtı dünyasında yaşar. Başlıca ipucumuz bizim de bir zamanlar çocuk olduğumuz gerçeği; ancak çoğu insan kendi çocukluklarındaki ortamı neredeyse bütünüyle unutuyor gibi gözüküyor.
Sandım ki yüreğimde bir muska niyetine taşıdığım aşk bizi her tür fitne ficurdan muhafaza eder, kötülükleri ırak eyler. Dünyanın kimi vakit bir sürgün ve mahpushane, insanınsa karanlık bir gölge olabileceğini nasıl da unutmuşum.
Kitabın ilk iki sayfasında ''aşka aşık'' kişiliğiyle tanınan İstanbul doğumlu yazarımız Mehmet Rauf'un yaşantısından ve kısaca kitabın konusundan bahsedilmektedir.
Mehmet Rauf bu kitabının içine birkaç günlük kış hücumundan acı düşürmüştür. Bu yüzden ki adı Eylül'dür. Kitaba adını veren bu hüzünlü ay, hem gerçek hem de simgesel anlamda kullanmıştır.
Aile hayatı ve kişisel ilişkilerin gelişimini semboller kullanarak anlatan yazarımız, üçüncü tekil şahıs ağzından konuşarak kurduğu seçici cümleleriyle olayları çarpıcı bir biçimde okuyucuya aktarmıştır.
Sadakatsizlik ve yasak aşk teması üzerine kurguladığı eserinde her karakteri farklı bir bakış açısıyla değerlendiren yazarımız; insani duyguların alçalıp yükseldiği mutluluk, hüzün, sadakat, ihanet, coşku, olağanlık, pişmanlık, memnuniyet, kırgınlık, kıskançlık, vicdan azabı gibi kavramları derinlemesine işlemiştir.
Olaylar mekan olarak İstanbul'da; kah boğazda, kah yalıda, kah köşkte geçer. İstanbul'un değişken havasından ise Mehmet Rauf kendine has sanatıyla
'' Hava gittikçe serinliyor, durgun hava sanki su oluyordu; gece berrak, allı pullu, mavi tüyleriyle titreyerek donuyordu'' şeklinde bahseder.
Beş yıllık bir evliliğin sonucunda eşlerin birbirinden koparak nasıl uzaklaştığı; heyecanın, sevginin unutulduğu yerde yeni bir aşka duyulan özlem, duygusal açlık ve içsel dürtülerin yol açtığı ahlaki çöküntüler, içine düşülen yasak aşk sarmalında yaşanan gel- gitler ve karakterler arası ruhsal çözümlemeler yazarın kaleminden başarıyla okuyucuya sunulmuştur.
Kitap halinde ilk baskısı 1901 yılında yayımlanan ve Türk Edebiyatında ''ilk psikolojik roman'' olarak kabul edilen Eylül adlı eserin bitiminde yasak aşk yaşayan çiftimizi acı bir son beklemektedir.
ve bir kez daha anlıyoruz ki
'' Ölümden başka hiçbir şey gerçek ve hiçbir şey sonsuz değildir''