“Otizm, çocukluk döneminde ortaya çıkan ve toplumsal ilişkilerin şu ya da bu ölçüde bozuk oluşu, dil anormallikleri ve oyunlarda görülen yaratıcılık eksiklikleri yoluyla kendini belli eden geniş bir rahatsızlıklar silsilesini kapsar. Saydığımız bu koşullar üzerinde araştırma yapanların çoğu, otizmden mustarip çocukların hasarlı, yani düzenli çalışmayan beyiniere sahip olduğu, ama bu koşulun yüksek zeka ihtimalini hiç bir şekilde dışlamadığı ve hastalığın nedenini oluşturan lezyonun özel bir lezyon olması gerektiği konusunda hemfıkirdir. Simon Baron-Cohen ve diğerleri, bu koşullardan mustarip olan insanın zihin okumakta ortalama (hatta zeka bakımından daha geri) dört yaşındaki çocuklardan daha fazla zorlandıklannı, psikolojik sorunları içinde kilit öneme sahip sorunun da bu olduğunu ileri sürerler. Baran-Cohen'in incelediği otistik çocuklar genellikle istemek, “görmek gibi daha basit zihin durumlarıyla ilgili kavramlar geliştiriyorlardı. Ama inanç ve taklit, bilgi kaynakları ve gizleme araçlarıyla ilgili kavramlar, görünüşle gerçeklik, hayali nesnelerle somut nesneler arasındaki farklarla ilgili kavramlar onları şaşırtıyordu. Son derece yetenekli, başarılı ve kendini gayet iyi ifade edebilen bir otistik olan Temple Grandin, Oliver Sacks'a toplumsal ilişkilerin de kendini Mars'taki bir antropolog gibi hissettiğini söyler: Üç veya dört yaşındaki çocuklar bile insanları benim anlamayı asla ümit edemeyeceğim şekilde 'anlayabiliyorlar, der.