Bir yarı titan olan Kirke'nin hüzünlü dünyası ve dertleri, biz sıradan insanlarınkinden farklı değil. Nankörlük, intikam, öfke ve hayal kırıklığı tanrıların dünyasında da mevcut. Kirke ise bu açıdan çok şanssız. Diğer tanrılar gibi umursamazlıkla ölümsüzlüğünün tadını çıkaramıyor. Yaşadığı her uzun asır boyunca yalnızca ihanet ve nankörlüğü taşıyor beraberinde. Insanların imrendiği sonsuz hayat ve güç, Kirke için ıstırap kaynağından başka bir şey değil. Tamamıyla yalnız geçiriyor hayatının büyük bir kısmını. Güveneceği ve kendisini seven kimsesi olmuyor. Öyle hüzünlü bir dışlanmışlık ile yaşamak zorunda ki başlarda onun kederli hayatını sıkıcı bulmuştum. Ancak hep böyle kalmıyor. Gelişiyor ve diğer tanrıların gücüne kafa tutabilecek kadar güçleniyor. Özellikle bu kısımları okumak tatmin ediciydi. Başına gelenlere ağlamaktansa ayağa kalkıp adapte olmanın bi' yolunu buluyor.
Kitabı okumadan önce sıkıcı olacağını düşünmüştüm. Mitolojik şeyler pek ilginç gelmiyor. Ancak Kirke'nin hikayesi tamamıyla farklıydı. Bu akşam kitabı bitirebilmek için saatlerce ara vermeden okudum. Yıllardır ilk defa bu kadar uzun bir süre geçirdim okuyarak. Normalde yüz sayfayı geçmem bir gün içinde ancak bu kitabı bitirmek için büyük bir istek duydum. Kirke'nin hayatını nasıl noktalayacağını okumadan uyku girmezdi gözüme.
Mitolojiyle ilgilenmiyor olsanız da okumak keyif verici olacaktır.