Dün akşam ilacımı içtikten sonra biraz gevşeyip kendime geldim. Öyle bir uyumuşum ki neredeyse işe geç kalıyordum. Makyajımı çarçabuk tamamlayıp evden çıktım. Asansör kapısı açılır açılmaz Sibel hanım yolumu kesti. “ Günaydın Deniz hanım, nasılsınız? İşe gidiyorsunuz sanırım. “ “ Evet Sibel hanım, günaydın. Geç kalıyorum hatta. “ “ Vaktinizi fazla almayacağım. Kızım için sizin şirkette bir iş bakabileceğinizi söylemiştiniz, onun için rahatsız ettim. “ “ Haklısın. Unutmuşum. Bu aralar çok dalgınım. Keşke daha önce hatırlatsaydın. “ “ İki gündür kapınıza gelip zilinize bastım ama açan olmadı. Hafta sonu rahatsız edilmek istemediğinizi düşündüm. Umarım iyisinizdir. “ “ Öyle mi?”
Unutkanlığımla umursamazlığımın yarıştığı bir dönemdeyim. Hangi ara geldi Sibel hanım kapıma? Neden hiç bir şey hatırlamıyordum.
“ Bugün çok güzelsiniz, iyi görünüyorsunuz Deniz hanım” derken kızının cv sini tutuşturdu elime. “ Teşekkür ederim Sibel hanım, mutlaka ilgileneceğim. Merak etmeyin. “ “ Ne zaman yardıma ihtiyacımız olsa destek oldunuz. Hakkınızı asla ödeyemem, işiniz rast gelsin Deniz hanım. “ “ Lafı mı olur, iyi günler. Sağlıcakla kalın. “
Bir elimde cv, diğer elimle çantamı yoklayıp arabamın anahtarını bulmaya çalışıyordum. Bir daha böyle büyük bir çanta almayacağıma dair kendime söz verdiğimi hatırlıyorum. Söylenirken nihayet anahtara dokundu parmak uçlarım. Anahtarı elime alıp, başımı kaldırdığımda arabanın ön kaputunda koca bir demet lilyumla göz göze geldik. Sağa sola baktım şaşkınlıkla, kimsecikler yoktu. Kalbim, küçük bir kız çocuğunun en sevdiği oyuncağa kavuşma anı kadar hızla çarpmaya başladı. Beyaz bir ataşla çiçeğe tutuşturulan sarı not kâğıdında şunlar yazıyordu. “Seni bu kadar üzdüğüm için özür dilerim. Lütfen kendimi affettirmem için bana bir şans daha ver. Her şeyi düzeltebilirim. “
Yüzüme oturan tebessümü aynaya bakmadan görebiliyordum. Kucağıma sığmayan buketin kapısını açtım. “Buyurun lilyum hanım.” Bir bebeği beşiğine yatırır gibi nazikçe yan koltuğa yerleştirdim. Bütün mahalleyi saran lilyum kokusu caddeye yayılıyor, kış mevsimini bir bahara dönüştürüyordu. Yol boyunca önümde sıra dağlar gibi özenle dikilmiş çam ağaçları bir tabloyu anımsatıyordu. Bütün bir gün bu yolu takip edebilirdim. Az sonra başlayacak olan yağmur, toplantıya yetişmem konusunda beni uyarıyordu. Peş peşe gelen mesaj ve maillere göz atmak için daha da gaza basıp şirkete vardım.
“Bu akşam kimse plan yapmasın, kutlama için mekan ayarlandı. “ “Deniz hanım nerde kaldınız? “ “Ezgi Tan sizi takibe aldı” “Binbir çiçek adrese teslim edildi “ “Tiyatro biletinizi ayarladım Deniz hanım “