Günler geçtikçe, ormanın karanlık sırları daha da derinleşti. Cem, Eda ve Mert’in kaybolduğu gece, köydeki herkesin dilinde dolaşan bir efsane haline geldi. İnsanlar, ormanın lanetli olduğuna inanıyor, gece ormana adım atanları uyarıyorlardı. Ancak, meraklı ruhlar her zaman vardı; ormanın derinliklerinde kaybolmuş üç arkadaşın hikayesini araştırmak isteyenler, cesaretlerini toplayarak ormana girmeye devam ettiler.
Bir akşam, genç bir grup, Cem, Eda ve Mert’in kaybolduğu yere doğru yola çıktı. Aralarındaki en cesur olanı, Ali, “Bu sadece bir efsane,” dedi. “Korkmamıza gerek yok. Onların başına ne geldiyse, biz dikkatli olursak başımıza gelmez.” Diğerleri, Ali’nin cesaretine hayran kalmıştı ama içlerinde bir korku da taşıyorlardı.
Gece yarısı, ormanın karanlığına adım attıklarında, ilk başta her şey sakin görünüyordu. Ancak ilerledikçe, ağaçların gölgeleri daha da korkutucu hale geldi. Ali, “Hadi, biraz daha ilerleyelim,” dedi. Diğerleri tereddütle ona katıldılar. Ormanın derinliklerine doğru ilerledikçe, tuhaf sesler duymaya başladılar; rüzgarın uğultusu, sanki onlara fısıldıyordu.
Bir süre sonra, Cem, Eda ve Mert’in bulduğu defterin bulunduğu yere geldiler. Ali, defteri bulduğunda heyecanla sayfalarını karıştırmaya başladı. “Burada bir şeyler yazıyor,” dedi. “Bir tür uyarı… Ormanın ruhları, kaybolanları geri istemiyor.” Arkadaşları, Ali’nin yüzündeki korkuyu görünce gerildiler.
Tam o sırada, ormanın derinliklerinden bir çığlık duyuldu. Herkes irkildi, gözleri korkuyla parladı. “Bu ses… bu ses kesinlikle gerçek,” dedi Zeynep, sesi titreyerek. Ali, “Sakin olun! Belki de sadece bir hayvan,” diye yanıtladı ama kendi sesine bile inanmadı.
Birden, ağaçların arasından bir ışık belirdi. Işık, önceki gece Cem, Eda ve Mert’in gördüğü ışığa benziyordu. “Gidelim, belki bir çıkış buluruz,” dedi Ali, ama içindeki korku onu duraksattı. Arkadaşları, ışığa doğru yöneldi ama ışık onlara yaklaştıkça kayboldu.
Korku içinde geri döndüklerinde, karanlıkta beliren siluetleri gördüler. Gözleri boş, yüzleri solgun olan bu varlıklar, tıpkı Cem, Eda ve Mert gibi kaybolmuş ruhlardı. Ali, “Kaçın!” diye bağırdı ama ormanın labirentinde kaybolmuşlardı.
Sonunda, bir ağacın dibine çökmüş halde buldular kendilerini. Arkalarında, kaybolanların ruhları onları izliyordu. Ali, “Bizi bırakın!” diye haykırdı ama sesleri ormanın derinliklerine karıştı. O an, bir uğultu yükseldi ve ormanın karanlığı, onları yutmaya başladı.
Bir sabah, köydeki insanlar ormanın derinliklerinden gelen bir çığlık duydu. Ama bu sefer, kaybolanların hikayeleri daha da büyüyerek devam etti. Orman, sırlarını saklamaya devam etti ve her kaybolan, ormanın karanlık kollarında kaybolmuş ruhlar olarak efsanelere katıldı. Artık, ormanın derinliklerinde kaybolmuşların hikayeleri, sadece birer efsane değil, aynı zamanda uyarı niteliği taşıyan birer gerçeklik haline gelmişti.