Mantığın ve Duyguların Savaşında Arayış.
Hayatın karmaşasında kaybolan duyguların, mantıkla çarpıştığı bir yolculuktan gelen satırlarımla buradayım. Her cümle, içimde fırtınalar koparan bir sorunun yankısı; her kelime, bilinmeze uzanan bir ...
5. Bölüm

Kırılan Yüreklerden Doğan Sessizlik: Yaratıcıya Yönelen Bir Çığlık...

3 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
profil
Kârum
@krum
Yorum Yaz
Ahh, Yaratıcı...

Daha ne kadar kırılabilir bir yürek, bir insan, bir ruh, Değer verdiğinden? O acının vermiş olduğu sessizlik, ne kadar daha sürebilirdi ki? Düşüncelerin içinde kaybolmuştu; bir cevap arıyordu ama o cevap hiçbir yerde yoktu. düşünmüştü ve çıkamamıştı bu düşüncelerden. Ve fark etti: Kırılabiliyormuş. Tekrar. Ve tekrar. Sonsuz bir döngüde, sanki asla bitmeyecek bir hikâye gibi… Belki de asıl sonu olmayan buydu: belki de buydu onu bu kadar düşündüren; Kırılmak.

"Ahh Yaratıcı, bu sefer ki de mi senin planların dahilindeydi? Yoksa seni bile aşan bir karmaşa mıydı bu?" diye haykırdı göklere. Cevap bekliyordu, bir işaret, bir anlam. Ama sessizlik vardı yalnızca. Belki de bu sessizlik, en yüksek çığlıktı... Kontrolünde değil miydi Yaratıcının? Belki de bu muydu tüm mesele? Yine de bildiği bir şey vardı, nazik bir yüreğe ve bedene sahipti o, en azından öyle düşünmüştü. Oysa o yürek, verdiği değeri, acılarına katlanışını, sessiz dualarını görememiş miydi? Yoksa görmek mi istememişti?  Bütün bunlara rağmen, rahatsız mı oluyordu gerçekten? Anlam verememişti, düşündü, daha çok düşündü ve düşündükçe daha da anlamsızlaştı her şey... Bilseydi bu durumu, yine de düşünür müydü onu? Başka türlü nasıl davranabilir di ki? O bunu biliyordu, bunu öğretmişti o hain planlarla dizilmiş olan hayatı... 

"Ahh, Yaratıcı… Ne kadar yalnız kaldık seninle.  Hiç bu kadar baş başa kalmamıştık seninle", diye devam etti, ama bir fark vardı, bu sefer oldukça sakindi söylerken. Sanki hayatın bütün çığlıkları tükenmiş, fırtınaları dinmişti. Ve şimdi, bu sakinlikte, gerçeğin soğuk yüzüyle yüzleşiyordu belki de. Farkına mı varıyordu gerçekliğin? içinden mi çıkıyordu dünyasından? Ne kadar zordur bilir misiniz, İnsanlıktan sığınmak için örülen duvarların içinde yaşayabilmek? Ancak daha da zoru, hatta belki de en zoru nedir bilir misiniz? Aniden o güvendiği duvarların yıkılıp savunmasız kalınmasıdır en zoru. Oysa mantığı, benliği ve bilinciydi gardiyanı o duvarların. Ruhunda ki denge bozulmuştu, gardiyanları ise korumak istemedi bu ruhu. Gardiyanları olan mantığı, bilinci ve benliği… Hepsi sırayla terk etmişti onu. Kendi elleriyle yıkmışlardı o duvarları. Hepsi teker teker bırakmış duvarı korumayı, birlik olup yıkmaya çalışmıştı. Oysa korumalıydılar birlik olup o duvarları.

Ahh yaratıcı, nasıl ulaşacaktı ki dengeye tekrardan? Oysa bütün hayatını vermişti o denge için. Yoksa şimdi mi kavuşmuştu dengeye? Yalan mıydı ki bütün hayatı? Belki de hiç bir zaman dengede olamamıştı, belki de denge aslında yoktu...  denge aslında bir yanılsama mıydı? Yaratıcı bile sağlayamamışken bu dengeyi, yaratılanlar nasıl kavuşacaktı ki aradıkları dengeye? Sağlansaydı denge, en başından olur muydu böyle? Bu kadar nazik bir kalbe sahip olup, kırabilir miydi başka kalpleri? Kendi parçalanırken, başkalarının da parçalarını alabilir miydi?

Ahh yaratıcı, işte asıl sonu olmayanlardı bu sorular, cevapsız kalanlar... Neden bu kadar sessiz di? Yoksa onun suskunluğu, yaratılanların umutlarını çaldığı bir plan mıydı?

İlk kez bu kadar yakınlamıştı Yaratıcıya, ancak yakınlaşırken uzaklaşmıştı yaratılanlardan. Şimdi dinleyecek miydi onu? Değiştirecek miydi planlarını? Hayırlısı mıydı gerçekten olanlar, yoksa maskelemişler miydi kırılan kalplerini, umtsuzluklarını, hayal kırıklıklarını yaratılanlar. Hayırlısı diye maskelenen acılar devam mı edecekti?Gerçekten her şey olacağına mı varırdı? Bütün bunları planlarken hiç mi istemedi değiştirmeyi Yaratıcı? Neden müdahale etmemişti? Yoksa etmiş miydi? Bu yüzden mi olmuştu bütün bunlar, bu yüzden mi unutulmuştu umutlar? Ancak o duyabilmişti, Unutulan bütün umutların yankılarını... Görebilmişti kırılan bütün kalplerin parçalarını... Yine de üstüne gitmişti, yaşamak istemişti belki de, öğrenmek istemişti belki de çocuksu bir merak içinde. 

Ahh yaratıcı, şimdi ne yapmalıydı? Nasıl devam etmeliydi? Solmuştu bütün renkler, yitirmişti seslerini bütün melodiler... Nasıl anlam kazanacaktı tekrardan yaşamı? Belki de uzun bir arayışa ihtiyacı vardı, belki de kendini iyileştirmeye ihtiyacı vardı. Yeni keşiflere çıkması gerekiyordu belki de... Yeni duyguları, yeni deneyimleri, en çok da korkarak ve çekinerek "Yeni insanları keşfetmek gerekiyordu belki de" diye ekledi cümlelerine. Peki onarılması mı gerekiyordu yeni keşifler için, yoksa yeni keşifler mi yapması gerekiyordu onarılması için? Belki de artık bu dengeyi bulabilmek için girecekti bu yeni arayışlara...

Ahh Yaratıcı, "Vermeli miydim sana bir şans daha bu arayış sırasında?" diye haykırdı bütün zamana. Gerçekten vermeli miydi bir şans daha? Buna hazır mıydı ki? Bir daha razı mıydı yaşamaya yeni acılarını? Pes ettiremeyecekti Yaratıcı, onarmak için kendisini belki de kullanması gerekiyordu, Yaratıcıyı kendi umutlarını onarmak için bir araç gibi kullanacaktı belki de. Ama biliyordu, bu sefer piyon olmayacaktı. Yaratıcı, onu yeniden bulduğunda, bu kez kendi enkazının altında kalmamaya kararlıydı. Tabi yine piyon olarak yıkılmazsa umutlarının enkazlarında...

Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar