Hayatın karmaşasında kaybolan duyguların, mantıkla çarpıştığı bir yolculuktan gelen satırlarımla buradayım.
Her cümle, içimde fırtınalar koparan bir sorunun yankısı; her kelime, bilinmeze uzanan bir ...
Sesini yükseltti göklere, öfkesiyle karışan haykırışlarında.
Her duygusu paramparça, kalbi yerle bir olmuştu.
Kime kızmalıydı? Kendine mi? Ona mı? Yoksa Yaratıcıya mı?
Ama o gülüşe nasıl kızabilirdi ki?
Tek bir gülümseme, bütün karanlıklarını aydınlatmaya yetmiş,
Bütün dünyasını güzelleştirmişti.
Bir güneş bile onun kadar ısıtamamıştı yüreğini,
Hiçbir doktor, onun gibi dindirememişti acılarını.
O gülüş her şeydi… ama artık mahrumdu ondan.
Hatası mıydı yoksa?
Belki hiç göstermemeliydi ona olan aşkını.
Belki susmalı, içindeki yangını tek başına söndürmeliydi.
Ama ya şimdi, ne farkı kaldı ki?
O gülüşü kaybetmeye değer miydi gerçekten?
Ahh Yaratıcı!
O gülüşü kaybettikten sonra, görmek neye yarar?
Onun sesi duyamadıktan sonra, işitmek neye değer?
Onun ellerini tutamadıktan sonra, eller neden vardı ki?
Bir anlamı kalmamıştı ne görebilmenin ne de duyabilmenin.
Kalbi… atışlarının ne anlamı kalır ki, onun kalbinde bir yer edinemedikten sonra?
Bütün bunların cevabı nerede saklı?
Ahh Yaratıcı! başka kimse yok muydu oynamak istediğin?
Senin oyununda bir piyon muydu sadece?
Kaldıramayacağı bir yük mü verdin omuzlarına?
Oysa derler ki, insanın üstesinden gelemeyeceği yük verilmez yaratıcı tarafından.
Ama ya şimdi?
Onun bedeni, ruhu iflasın eşiğindeyse, suçlu kim?
Sen mi, yoksa kendi seçimleri mi?
Çocukken büyümek nasıl bir şey bilir misin?
İçindeki çocuğu susturup büyümeye çalışmak,
Ama sonra büyüdüğünde o çocuğun haykırışlarıyla baş başa kalmak…
O öğrenmişti bunu; çocukken büyümüştü,
Ve şimdi, büyükken çocuk olmak istedi.
Pes etmişti oysa ki yaşamdan,
Görene kadar o gülümsemeyi.
Umut dolmuştu yüreği, bilemedi solup gideceğini.
Yoksa değer miydi o gülümsemeyi görmeye?
Ahhh Yaratıcı, nasıl haykırmayayım diye ekledi. O kadar birikmişti ki herşey, yıkılırdı bütün Dünya bir haykırmasıyla.
Yoksa bu yüzden mi haykıramıyordu içinde saklı kalanları? Düzelir miydi ortaya çıksa saklı kalanlar? Belki de öğrenemeyecekti...
Ama kalbi, aklını susturmuştu.
Mantığın zincirlerinden kurtulmuştu ama özgürlük yerine bir savaş başlamıştı içinde.
Kazananı olmayan bir savaş…
Ahh Yaratıcı, bu savaşın da mı galibi sensin?
Ne yapacaktı bundan sonra? Nasıl düzelecekti? Belki de düzelmek istemedi, kalsaydı böyle ne olurdu ki?
Ama unutmuştu bir şeyi, Yaratıcı'nın vardı planları her daim. Bunların hepsi de bir planın parçası mıydı ki?
İsyan etmişti, haykırmıştı göklere, onun üstünden yapılan haince planlara.
Ahh Yaratıcı!
Bu kadar parçalanmadan sonra, hâlâ bir planın var mı?
Yoksa bu da mı bir sınavdı?
Neydi onun suçu?
Hep iyi bir insan olmaya çalışmıştı oysaki.
İyilik mi fazlaydı bu Dünya için, yoksa Dünya mı fazlaydı iyilik için? Belki de cezalandırılmıştı Yaratıcı tarafından, iyi bir insan olamamış mıydı yoksa?
Hangi suç bu kadar ağır bir cezayı hak edebilir ki?
Ahh Yaratıcı…
nerede Yüceliğin? Neden onu seçmiştin ki?
Görebilmiş miydi yoksa önceden olabilecekleri, yine de üstüne mi gitti?
İstemişti belki de içindeki çocuk. Çıkmak istemişti hapsolduğu yerden.
Peki neden şimdi diye sordu içindeki çocuğa.
Çocukken büyümüştü oysa ki, Şimdi de büyükken çocuk mu olmak istedi?
Arada kalmıştı kalbi, sönmüştü aklı.
Öğrenmişti sonunda, onunda bir kalbi olduğunu.
Ancak parçalanmıştı, kalbini keşfedemeden.
Parçalanmış bir kalbin soruları haykırışlarla yankılandı göklerde.
Cevapsız soruların ağırlığında, ağlamıştı içindeki çocuk. Gözyaşları eritiyordu içindeki parmaklıkları, Serbest bırakıyordu içindeki çocuğu.
Başlıyordu kazananı olamayacak yeni bir savaş.
Ama biliyordu… bu savaşın sonunda ne aklı ne kalbi kazanacaktı.
Belki de asıl kazanan sendin, Yaratıcı.
Mağlup etmiştin zaten hayatını,
Şimdi de sıra gelmişti kendi içinde mi mağlup olmaya gelmişti?