1. Bölüm

...

22 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Ahmet, Serap’ın gidişinin ardından geçen günlerde, hayatının anlamını yitirdiğini hissediyordu. Göl kenarındaki o akşam, onun için hem bir hüzün hem de bir hatıra olarak kalmıştı. Serap’ın gülümsemesi, onun içindeki karanlığı aydınlatan bir ışık gibiydi. Ama şimdi, o ışık sönmüştü. Her sabah güneş doğarken, Ahmet’in içindeki karanlık daha da derinleşiyordu.

Serap’ın hastalığı süresince, Ahmet ona olan sevgisini her an hissettirmeye çalışmıştı. Ama şimdi, o sevgi bir yük haline gelmişti. Gölün suyu, bir zamanlar umut dolu bir geleceği simgelerken, şimdi sadece kaybolmuş anıların yansımasıydı. Ahmet, her gün göl kenarına gidiyor, Serap’ın orada bıraktığı izleri arıyordu. Ama her seferinde, yalnızlığın soğuk nefesiyle karşılaşıyordu.

Bir gün, göl kenarındaki bankta otururken, Serap’ın ona yazdığı bir mektubu buldu. Mektup, onun hastalığıyla ilgili umut dolu sözler içeriyordu. "Ahmet, hayat bazen zorlayıcı olabilir. Ama seninle geçirdiğim her an, benim için bir hazine. Unutma, aşkımız her zaman kalbimizde yaşayacak," diyordu. Ahmet, gözyaşları içinde mektubu okurken, Serap’ın sesini duyduğunu hissetti. O an, onunla geçirdiği anların değerini bir kez daha anladı.

Ancak, zaman geçtikçe, Ahmet’in içindeki boşluk daha da büyüyordu. Serap’ın anıları, onu her gün biraz daha hırpalıyordu. Göl kenarındaki o akşamı düşündüğünde, içindeki acı daha da derinleşiyordu. "Gel, gitme," dedi kendi kendine. Ama Serap gitmişti. Ahmet, yalnızlığın pençesinde kıvranırken, hayata tutunmaya çalışıyordu.

Bir gün, gölün kenarında yürüyüş yaparken, bir grup çocuk oyun oynuyordu. Onların neşesi, Ahmet’in içindeki karanlığı bir nebze aydınlattı. Ama o an, Serap’ın gülümsemesi aklına geldi ve kalbindeki yara yeniden kanadı. "Neden bu kadar acı çekiyorum?" diye düşündü. "Neden hayat bu kadar acımasız?"

O gün, Ahmet, Serap’ın anılarını geride bırakmaya karar verdi. Onun için bir anma etkinliği düzenlemeye başladı. Arkadaşlarını, ailesini ve Serap’ın hayatına dokunan herkesi davet etti. Etkinlik günü geldiğinde, göl kenarında toplanan kalabalık, Serap’ın hayatını kutlamak için bir araya geldi. Ahmet, Serap’ın en sevdiği şarkıyı çaldırdı ve herkes birlikte söyledi. O an, Serap’ın ruhunun orada olduğunu hissetti.

Etkinlik sona erdiğinde, Ahmet, gölün kenarına oturdu. Gözlerini kapattı ve Serap’ı düşündü. "Gel, gitme," dedi içinden. Ama bu sefer, Serap’ın gülümsemesini hissetti. Onun gidişiyle birlikte, hayatının anlamını kaybettiğini düşünmüştü. Ama şimdi, onun anılarıyla dolu bir kalple, hayata yeniden tutunmaya karar verdi.

Ahmet, Serap’ın anısını yaşatmak için elinden geleni yapmaya başladı. Onun sevdiği yerleri ziyaret ediyor, onun için ağaçlar dikiyor ve her yıl onun anısına bir etkinlik düzenliyordu. Zamanla, içindeki boşluk azalmaya başladı. Serap’ın aşkı, onun kalbinde bir yara değil, bir güç kaynağı haline gelmişti.

Ve bir gün, göl kenarında otururken, güneşin batışını izledi. İçinde bir huzur hissetti. "Gel, gitme," dedi. Ama bu sefer, Serap’ın gidişini kabullenmişti. "Seninle her anı paylaştım, seninle yaşadım. Şimdi, seni kalbimde taşımaya devam edeceğim."

Ahmet, yalnızlığın derin sularında kaybolmuş bir kalp olarak değil, Serap’ın anısıyla dolu bir hayatı yeniden kucaklayan bir adam olarak, hayatına devam etmeye karar verdi. Ve o an, gölün suyu, ay ışığında parıldarken, Ahmet’in içindeki dertler bir bir su yüzüne çıkıyordu. Ama bu sefer, yalnızca hatıralar değil, aynı zamanda umut da parlıyordu. bir sabah Ahmet'in ölüm haberi geldi o bu dünyadan göçtü onun hikayesi bu dünyada unutulur silinip gitti
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar