Ne mutlu ona yurdundan saltanatından vazgeçtiği zira ölmeden önce öldürdü kendini beklenmedik bir anda bahçe gerisinde meyveler beni topla diye yalvardı gökte güneş ve ay kolsuz kanatsız döndü dolandı
Ne mutlu ona yurdundan saltanatından vazgeçtiği zira ölmeden önce öldürdü kendini beklenmedik bir anda bahçe gerisinde meyveler beni topla diye yalvardı gökte güneş ve ay kolsuz kanatsız döndü dolandı
Ey aç gözlü doymak bilmez dilenciler, ben size hak ettiğini cezayı elbette vereceğim. Hangi resim, çıkıp da ressamına meydan okuyabilir, hangi zan vahamet çöllerinde yağış getirebilir.
Kendi kanatlarımı kendi ellerimle kesmem, başım kollarımın arasında kendimi yere atmam, kaderim böyleymiş diyerek hayatımın son soluğunu gözlerimden akıtmam Rabbin isteği değil. Gecelerimi acı içinde, şafak ne zaman sökecek diye düşünerek geçirmemi de, şafak söktüğünde ise gün ne zaman sona erecek diye hayıflanmamı da istemez Rab.
Mürebbiye eserin dili ve anlatımı muazzam. Hiç sıkılmadan kendini okutuyor. Hüseyin Rahmi Gürpınar, edebiyatımızın zirvesi konumunda olduğunu bu eseri bize ispatlamaktadır. Modern Molier olarak bu eserde karşımıza çıkıyor ve bu işi fazlasıyla hak ediyor. Mizah konusunda kalitesini gösteriyor. Uzun zamandır bu kadar gülmemiştim.
Güzellik bir ağaçtaki yapraklar gibi hani; nasıl yapraklardan kimi dökülür, kimi yeşerip yerini alır dökülenin, insanlar da öyledir, kimi ölür, kimileri doğar, yerini alır ölülerin.