Zeki Büyüktanır’ın sevdası büyüktür. Bu sevdanın içerisinde Homeros, Kibele M. Kemal, Nazım Hikmet, Yunus, Hacı Bektaş-ı Veli, Hasan Hüseyin ve daha nice değerler var. Bunların toplamı Anadolu ediyor. Ona göre uygarlığın ilk ışığını Anadolu yansıtmıştır dünyaya. Otuz altı uygarlıktan söz ettiği bu topraklar 2500 yıl öncesinde Mezopotamya ovalarından lonya kıyılarına kadar uzanan coğrafyada, dünyanın ilk aydınlanma dönemi olan 1. Rönesans’ı yaşamıştır. Sonraki çağlarda karanlık bir çıkmaza girse de, eğitimsiz, umutsuz, yoksul bir ortamda kalsa da, 1923 Aydınlanması ile bu topraklar 2. Rönesans dönemine pencere aralamıştır.
Anadolu’da kurulan genç Cumhuriyet; eğitimiyle, ekonomisiyle, sosyal, siyasal, bilimsel, kültürel atılımlarıyla geçmişten gelen tarihsel değerlerine yeniden sarılmıştır. Çalışmalarında insanı ve sevgiyi Anadolu ile birlikte ele alan Büyüktanır, *Sıkıntılara, olumsuz baskılara karşı Yunuslar, Hacıbektaşlar, Mevlanalar, benzeri Anadolu efeleri, bilgeleri dergahlarda kurdukları sevgiye, sanata, bilgiye yönelik bilimsel, sosyal öğretilerle Anadolu’nun o ilk çağdan getirdiği sağlam mayayı sürdürmeyi başarmışlardır’’ demektedir.
Zeki Büyüktanır Anadolu üzerine yazdığı yazılarla, destanlarla yaşadığımız toprakların eşsiz tarihi ile buluşturuyor bizleri. Elimizdeki bu kitap yazarın gazete ve dergilerde yayımlanan yazılarını içeriyor. Kitaptaki yazıların toplamı bir anlamda Anadolu’nun son yüz yılını kapsayan, seferberlik, göç, kurtuluş ve devrimleriyle aydınlığa çıkma öyküsünün belgesidir. Zeki Büyüktanır doksan yıllık yaşamında, Cumhuriyet dönemindeki pek çok gelişmelere tanıklık etti. Anadolu’nun aydınlanma sürecine, yokluğuna, kıtlığına, sevincine, acısına eşlik etti. Ekmeğin karneyle, kağıdın taneyle verildiği; çarıksız, okulsuz, eğitimsiz bir dönemi yaşadı. Buna rağmen aydınlık dönemin uygarlaşma çabaları onu hep coşturdu, yaşama isteğini artırdı. *Geçmişini bilmeyen, ilgilenmeyen, örnek, öğüt almayan kuşaklar geleceğini umutlu, doğru bir çizgide götüremez, sürdüremez’’ diyor yazarımız.