“Kuşlar nerede şakıyorsa, oradan doldurun kabınızı, onlar bilir suyun hasını.” diyor babam ve koşuyoruz su boyunca ve duruyoruz kuşların şakıdığı çalılıklarda… Ve iniyorum otobüsten, Karacaahmet’in tam karşısında. “Ağla!” diyor ninem. “Uyan!” diyor annem. Ve “Doldur!” diyor babam. İçimde bir kuş ötüyor inceden. “Doldur!” diye yineliyor babam: “Yürek kuşun nerede öterse, gönül kabını orada doldur.”