Şu cahilce söze bak; akla sığmaz sözler ediyorsun; fazla ileri gidiyorsun; durmadan kendinle oynuyorsun; gerçekten söylediğini herkes yalan sanır,” deyince, şöyle karşılık veririm: “Doğru, ama ben dikkatsizlikten kaynaklanan yanlışlarımı düzeltsem bile alıştıklarımı düzeltemem. Her yerde böyle konuşmuyor muyum? Kendimi olduğum gibi göstermiyor muyum? Yeter artık! İstediğimi yaptım: Herkes kitabımda beni, bende kitabımı görüyor.” “Yapıtınızda en güzel bulduğunuz şey nedir? Şu parça mı, yoksa bu mu? Onda en beğendiğiniz yan, yapısındaki güzellik mi, kullandığınız malzeme mi, bir buluş, bir düşünce, bir bilgi mi?”
Gelecek kuşaklar bu kitaplardan yararlanabilir belki, ama ben o zaman talihimden başka neyimle onur duyabilirim? Ünlü kitapların çoğu böyledir.
Bir konu duruma göre, bir insanı bilgili, belleği güçlü gösterebilir; ancak onun en değerli yanı, en bireysel kısmı olan zihin gücünü ve güzelliğini anlayabilmek için kendinden olanla olmayanı ayırmak, kendinden olmayan şeyleri de nasıl seçtiğine, düzenlediğine, nasıl süslediğine bakmak gerekir. Öyle değil mi?