Aşka geç kalmak... Nasıl bir histir acaba diye sorup dururdum kendime. Meğer başrolde oynuyormuşum, Aşklarıma ya erken, ya da geç kalmışımdır. ‘Belki bu yüzden korkak davranıp doğru kararlar alamadım. Kim bilir. Sorumluluk üstlenmekten korktum. Sınırlamalara gelemedim belki de. Aidiyet duygusunu sadece Yağız’dan hissetmiştim. Onda o ruhsal bütünlüğü, manayı, derun-i ararken, ellerimi uzatmaya korkmuştum. Ah Yağız’ım. Bencilliğime yenildim. Sendin gerçek aşkım. Sana geç kaldım.
Rafine zevklerime, seni kendimden ittim. Senin bana yüklediğin değere, öneme layık olamadım. Şadi Şirazi ne güzel söylemiş: *Şeytana aşkla bakınca onu melek sanırsın* diye. Bu hikayenin gerçek şeytanı benmişim meğer. Aşkını, sevgini, en başta seni hak edememişim. Nitekim kaybeden de ben oldum. Yalnız kalmaktan, yalnızlığa alışmaktan, çok korkardım. Fakat insan bir şeye alışınca da onun esiri oluyor düşüncesindeydim. Belki mutluluğun formülü hiç bir şeye alışmadan yaşamaktı hayata bakış açım. Dev yanılmışım. Sendin gerçek aşkım, yalnızca sen.