Hayat dediğimiz hengâme, iki insan arasındaki mesafeden ibaret. Birbirimizin ruhuna değebilmek için çırpındıkça çırpınıyor, bitap düşüyoruz sonunda. O mesafe bir türlü kapanmıyor, kapanamıyor. Kah, içine kapanarak yakınlığı arıyor insan. Kah, içini dökerek. Kah alıp başını giderek. Ne içine dönmek sorunları çözüyor hayatta. Ne de gitmek. Çünkü insan gittiği yere kalbini de götürüyor. Her adım ömürden düşen bir gün çünkü. Her adım bir ayrılık. Kalbin istediği bir damla yakınlıkken, her ayrılık biraz daha mesafe. Mustafa Ulusoy, diğer kitaplarında olduğu gibi, insanın iç dünyasında olup bitenleri bilgelikle irdeliyor. Narsistik arzu çağına, varlığın dilini okuyup dilsizlikten kurtulmaya, insanla kâinat arasındaki bağlılığa, kadın erkek ilişkilerine dair çözümler üretiyor. Bunlarla da kalmıyor Yakınlık. "Deneme yazılarının hiç bu kadar güzel olacağını zannetmezdim." dedirtiyor her satırıyla okura.