Yerküremizde de topraklarımızda da insan "hak(sızlık)ları"ndan söz etmek; eğer müesses -kapitalist- "nizam"a ve "olağan" dediklerine bir itiraz, eleştiri, karşı çıkış, en çok da isyan değil ise, kocaman bir yanılsama veya bir yalandır... Çünkü müesses -kapitalist- "nizamlar"ın insan "hak(sızlık)ları" babında "söylenecek yalanları kalmamıştır"! Kolay mı? Bush’un Irak’a "demokrasi" ve "insan hak(sızlık)ları" götürdüğünü haykırdığı bir dünyada (küreselleşme" ve) burjuvazi açısından "hak(sızlık)" geneliyle bir saldırı, talan ve yağmadır! Hayır; hiçbir şeyi abarttığımız yok; topyekûn bir yıkıcılığa tahvil olmuş olan sürdürülemez kapitalizm koşullarında "insanlık durumu" bir mahkûmiyete dönüşmüştür! Ama "öteki(leştirilen)ler"in omuz omuza yolunu açacağı, şövenist "linç iklimi"nin yerle yeksan edileceği günler de gelecek: Kapitalizmin "sıradan kötülükler"inden, "çürüme ve cinnet kareleri"nden, "çılgın milliyetçilik"inden mutlaka hesap sorulacak... Ancak yeri gelmişken şimdiden açıklamadan geçmeyelim: "Sorulacak olan hesap"ta kesinlikle insan hakları ihlâli olmayacaktır! Bu, hak ihlâlinin ne demek olduğunu Filistin askısından F-Tipi hücrelere dek yaşayarak öğrenenlerin, TCK 301 mağdurlarının, yani Hrant Dink’in veya Apé Musa’nın kardeşlerinin sözüdür... O sözler ki, işkencede kan kusmak pahasına bir adım geri atmayan Dr. Hikmet Kıvılcımlı’ların, ser verip sır vermeyen İbrahim Kaypakkaya’ların, bir 6 Mayıs sabahındaki Deniz Gezmiş’in, Kızıldere’de kurşunlanan(lar)dan Mahir Çayan’ın ve daha nicelerinin "ateşle sınanmış"lığına, aşka ve hayata dair tutkularına mündemiçtir... İş bu nedenledir ki biz hep "Dersimiz Tarih: Kaldığımız Yeri Unutmayın" deriz... Bunun içindir azınlıklar ve milli mantık(sızlığ)ın yarattığı Ermeni felaketi (soykırımı) konusundaki hassasiyetimiz... Bunun içindir "evet, evet, hepimiz Ermeniyiz, hepimiz Kürdüz!" diye haykırışımız... Dileriz ki bu kitap, özgürlük için dövüşenlerin yoldaşı olur. Ve umarız, bir daha kaleme alınmasını gerektirmeyecek koşulların biçimlenişine katkıda bulunur...