İnsanları, Resûlullah’ı (s.a.v.) bütün yönleriyle öğrenmeye ve onun özelliklerini benimsemeye ilk defa Kur’ân-ı Kerim teşvik etmiştir. Buna göre Hz. Peygamber bütün insanlara bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderilmiş (Sebe, 28) ve bizzat kendisinin bu gerçeği, *Ben Allah’ın hepinize gönderdiği elçisiyim.* (A‘râf, 158) diye duyurması istenmiştir. Birçok âyette Allah ile birlikte ona da itaat edilmesi (Âl-i İmrân, 32, 132; Nisâ,13, 59), kendisine uyulup ardınca gidilmesi (Âl-i İmrân, 31; A‘râf, 158), mü’minler tarafından canlarından daha çok sevilmesi (Ahzâb, 6) emredilmiştir.
Yüce Allah, Resûl-i Ekremin bütün varlıklar arasında farklı bir yerde ve en üstün konumda olduğunu belirtmek üzere onu âlemlere rahmet olarak gönderdiğini (Enbiyâ, 107), şanını yücelttiğini (İnşirâh, 4) bildirmiş, *Şüphesiz ki sen pek büyük bir ahlâka sahipsin.* (Kalem, 4) meâlindeki âyetle onun benzersiz ve mükemmel ahlâkına dikkat çekmiş, ona iman edenlerin aynı zamanda üstün ahlâkını da benimseyip özümsemesi gerektiğine işaretle, *Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çok anan kimseler için Allah’ın Resulünde güzel bir örnek vardır.* (Ahzâb, 21) buyurmuştur.
Resûlullah (s.a.v.) mü’minlerin güzel ahlâk sahibi olmalarının önemine şu mübârek sözleriyle işaret buyurmuştur: *Mü’minlerin iman cihetinden en mükemmeli, ahlâken en güzel olanıdır.* *Kıyâmet günü, mü’min kulun terazisinde güzel ahlâktan daha ağır bir şey bulunmaz. Allah Teâlâ çirkin hareketler yapan, çirkin sözler söyleyen kimseden nefret eder.* *Ben, ahlâkî güzellikleri tamamlamak üzere gönderildim.*