Her kültürün güzellik ve sanata ilişkin bir görüşü olmuş, ama her kültür bu görüşe açık bir kuramsal çerçeveye oturtmamış. `Estetik` kavramı XVIII. yüzyılda Avrupa`da doğmuştur. Bu yüzden estetiğin tarihini ele alan birçok kitap, bu tarihten önce geliştirilen güzellik ve sanat kuramlarını pek göz önünde bulundurmamıştır; Ortaçağ dönemi de uzun süre bu anlam kargaşasından büyük ölçüde zarar görmüştür. Ama elli yılı aşkın bir süredir tarihçilerin tutumu değişmiş, Ortaçağ estetiği üzerine son derece ilginç düşünceler üretilmiştir. Ortaçağ Estetiğinde Sanat ve Güzellik, uzman olmayan okura da, Kilise Babaları döneminden başlayarak, Yüksek Ortaçağ boyunca ve Rönasans`ın doğuşuna kadar süren bir tartışmanın en önemli noktalarını anlatmakta, bu çağın dönüm noktası niteliğindeki yönlerini sunmakta, Ortaçağ insanının zihniyetini, beğenisini, yönelimlerini daha iyi anlama olanağı sağlamaktadır. Umberto Eco`nun, çok daha sonra yazdıklarına da ışık tutan bu önemli çalışmasının gerek telif, gerek çeviri yapıtlarla Türkiye`de de bir ilgi odağı haline gelen Ortaçağ kültürünün anlaşılmasına katkıda bulunacağına inanıyoruz.