Cinayet büro amiri Stephane Corso, bir dizi striptizci cinayetini araştırmakla görevlendirildiğinde, ne peşinde olduğu katilin karmaşık ruh halinin ne de girmesi gereken karanlık dünyanın farkındadır. Soruşturma onu geçmişi şaibeli, goya hayranı bir ressama götürür: Phılıppe Sobıeskı’ye. ressamla Corso arasındaki düello, porno ve sadomazoşizm dünyasının labirentlerinde bir kedi fare oyununa dönüşür. Gerilimin efendisi Grange, ölüler diyarı’nda insan doğasının kuytu köşelerini keşfe çıkıyor…
Sen kötüsün. Sen bir katilsin. Sen bir sapkınsın. Senin kanın çürümüş, zehirli ve kokuşmuş bir kan. soyun neyse kanın da odur.
Kendine has ve orijinal bir tarzı var. Kitapları altı boş polisiye yazıları gibi değil. Doyurucu ve derin konular yazmaktan hoşlanıyor. Bu kitabında da entrikalar ve ters köşelerle sonuca ulaşmanız çok kolay olmayacaktır. Kurban kim, katil kim, suçlu kim, hepsi birbirine girecek kadar karmaşık.
Polisiye sevenler okursa beğenirler ama bu türün hayranı olmayanlar okumasa da bir şey kaybetmez diye düşünüyorum.
Ben ne kadar en fazla polisiye türünü sevsem de çok beğenerek okumadım dogrusu bu kitabı. Nomalde kitaplar için uzun uzun incelemeler yazarım ama bu kitap için fazla yazabileceğim bir şey yok de yok açıkçası.