Yaradılışın başlamasıyla dirilen insan, ilmini hikmete çevirip Allah`ı her baktığı yerde görmek her işittiği seste duymak derecesine ulaşınca, yaşadığını anlar, idrak sahibi olur. İşte başındaki üç harfle dahî Kur`an`ın mânâsını özetleyen yüce sure Bakara bizi tevhîd`e götüren, putlarımızı kırarak hakîm (hikmet sahibi) olmayı öğreten Rabbî sûredir.
Ya-sin ile başladığımız tefekkür yolculuğuna belki de tamamlanınca 20`li ciltleri bulacak olan bu sûre ile devam etmek boynumuzun borcuydu. Zira "Sûre-i Yâ-sîn" ile aşk dolan gönüllerimizin edebi öğrenmek mecbûriyeti vardı.
Edep ise Hakk`tan başka hiçbir şey görmemek demektir Hakk kulundan intikamın yine abd`iyle alır Bilmeyen ilm-i ledûn`u onu abd etti sanır Her işin hâliki oldur abd eliyle işlenir Sanma ki onsuz Bahriyâ âlemde bir çöp debrenir diyen kâmil insanlar gibi Allah`tan emîn olarak hüzünsüz ve korkusuz bir âleme kavuşmanın yegâne yolu Kur`ân`ın tecellîsinin gönlümüzü Kadir gecesi gibi aydınlatması değil midir?
İnsan-ı kamil`lerin yorumlarıyla idrake çalıştığımız surenin 11. ila 29. ayetinin gönülleri aşkla doldurmasını, ibadetimizi aşk yolculuğuna çevirmesini ve bizleri yaşayan Kur`an`lar haline getirmesini Allah`ımızdan niyaz ediyoruz.