“Kurtlukta du?şeni yemek kanundur. Romanın konusu 1926 İzmir Suikastı gibi son derece buhranlı bir devrede geçiyor. Bunun için adını Kurt Kanunu koyduk. Kişiyi sosyal çevresi ve bunalımları içinde ele alıyorum. Gerçekten bu?yu?k tehlikeler içinde kıstırılmış insanların romanı bu.”
Ömru?nu? savaş meydanlarında, pusularda, dağlarda ve şehirlerde yıkmakla yıkılmakla, kaçmakla kovalamakla kâh av kâh avcı olarak geçirmiş bir savaşçı; kavganın, iz su?rmenin, yanık barut kokusunun, çeliğin ve kanın genzinde bıraktığı tadı unutabilir mi?
Devleti, toplumu, milleti, en önemlisi de bu?tu?n iniş çıkışlarıyla insanı anlamaya hayatını hasreden Kemal Tahir, Kurt Kanunu’nda Kurtuluş Savaşı sonrasının en bunalımlı dönemini, İzmir Suikastı’nı ele alıyor.
Kemal Tahir, romanında İttihat ve Terakki’nin meşhur “Ku?çu?k Efendi”si Kara Kemal’den Abdu?lkerim Bey’e, Gurbet Hala’dan Semra Hanım’a, Emin Bey’den Perihan’a; o kendine has karakter çeşitliliğiyle yeni Cumhuriyet’in, Tu?rkiye’nin ruhunu arıyor. Bir su?rek avına eşlik eden bu cesur arayış, elbette hesaplaşmalarla, muhasebelerle ve en önemlisi de tarihe romantik, nostaljik bir olgu olarak bakmaya meyilli olanlar için derin sarsıntılarla dolu. Kemal Tahir’i ölu?msu?z kılan, Tu?rk du?şu?ncesinin ve Tu?rk romanının sarsılmaz yazarlarından biri haline getiren de zaten bu değil midir?
“Kurt Kanunu’nda, ben, salt bazı kişileri tartaklamaya, tartaklayarak bu?sbu?tu?n sersem edip dehşete du?şu?rmeye çalışmadım, ilk şaşkınlıklarıyla tekerleneceklerini kestirdiğim çukurdan kurtarmaya da uğraştım.”