Adaletsiz bir toplumda yaşama tutunmaya çalışan, haksız düzenle uyuşamayan bireylerin öykülerini anlatan John Steinbeck, Krizantemler adlı öyküsünde de benzer bir mücadeleyi sürdüren insanların hayatlarına ışık tutuyor. Steinbeck edebiyatının bütün özgün çizgilerini yansıtan Krizantemler, birçoklarına göre, yazarın öyküleri arasında zirvede yer alıyor...
Kırsalda yaşayan bir ev kadınıyla, ansızın çıkagelen tuhaf bir yabancının karşılaşmasını konu alan öykü, bütünü itibariyle bundan çok daha fazlasını barındırıyor.
Krizantemler, cinsiyet rollerini, kimliği, arzuları ve hayalgücünü sorguluyor.
Harold Bloom
Krizantemler, bir yandan bireysel, toplumsal ve cinsel anlamda kendini tamamlamasına izin verilmemiş yetkin ve güçlü bir kadının öyküsünü anlatırken, diğer yandan erkeklerin hükmettiği bir dünyada, erkekler tarafından kadına biçilen rolü tasvir ediyor.
Stanley Renner
Steinbeck, Krizantemler`de kendi döneminin kadınlarını resmederken, Elisa, 1930`lu yılların kadınının simgesi olarak karşımıza çıkıyor: Kadın-erkek eşitliği idealinin ve kaçınılmaz mağlubiyetin sembolü.