Usta yazarın belki de en etkileyici yapıtı olan, sinemaya da uyarlanmış Körlük, toplumsal yaşamın nasıl bir vahşete dönüşebileceğini müthiş bir incelikle gözler önüne sererken, insana dair son umut kırıntısını da bir kadının tek başına örgütlediği dayanışma ve direniş örneğiyle sergileyen unutulmaz eserler arasında yerini almıştır.
Romanı mükemmel kılan birçok etken var . Bunlardan bir tanesi kitapta hiç bir şeyin isminin olmaması . İsimsiz bir ülkede isimsiz bir şehirde isimsiz insanların başlarına gelenler anlatılıyor. Diğer bir özelliği ise kitapta nokta ve virgül dışında hiçbir noktalama işaretinin kullanılmamış olması ,oldukça ilginç .
Körlük kitabının konusu ise , İsimsiz bir ülkenin isimsiz bir şehrinde ani bir salgın hastalık başlar. Herkes Beyaz Körlük denilen hastalığa yakalanmaya başlar. Hastalığın özelliği insanları kör etmesi fakat karalık yerine her şeyi bembeyaz görmeleridir.
Salgının yayılması sonrasında devlet önlem olarak hastalığa yakalananları karantina altına alır . Hastalığın ilerlemesi nedeni ile karantina bölgesindeki insanlara kimse yaklaşmak istemez. Bunun üzerine bölgede düzen tamamen bozulur. Çeteler kurulmaya ve güçlü olanın zayıfa eziyet ettiği bir yer haline gelir. İşler daha da kötüye gidince bölge de yaşayan bir doktorun eşi gizlice çete liderini öldürür fakat bu işleri daha da kötüye sürükler. Karantina bölgesinde ayaklanma çıkar ve herkes kaçar. Şehirde de hastalık tamamen yayılmıştır. . . Herkesi esir alan Beyaz Körlük hastalığı etkisini yavaş yavaş kaybeder geride kalan bu salgından çıkarılan dersler kalır , herkes tekrardan görmeye başlar . Covıd19 salgını sebebiyle , kitabı okurken çokça kez yaşanılanları yaşıyorken daha iyi hissederek okudum . Okunması önerilebilecek kitaplardan birisi olarak rafımda yerini aldı .