“Kör Baykuş üzerine konuşmaktan asla bıkmayacağım.” –Henry Miller
Modern İran edebiyatının belki de en önemli yazarı olan Sadık Hidayet bir yanda İran kültürünün köklerine, diğer yanda ise modern insanın varoluşsal sorunlarına varan geniş bir perspektife sahipti. Yazarın bu geniş perspektifi hem şah hem de molla iktidarının gözüne batıp dışlanmasındaki etkenlerden biriydi.
Hidayet, yasaklı başyapıtı Kör Baykuş’ta gizemli sevgilisinin kaybından sonra umutsuzluğun pençesine düşen genç bir adamı hikâyesinin merkezine alıyor ve mistik bir anlatıyı, bireyin dünyasını keşfetmeye koşuyor. İnsan ruhunun derinliklerine uzanan, yalnızlığa, aşka ve saflığa dair sürekli evrilerek, dönüşerek ilerleyen bu şiirsel anlatı kâh ıssız topraklarda bir başına dolanıyor kâh kanatlanıp göklere çıkıyor.
Kafka, Rilke ve Poe gibi ustaların eserleriyle kıyaslanan Kör Baykuş, gerçek ile hayal arasında, zaman ve mekândan azade kurgusuyla dünya edebiyatında kendine yer edinmiş, ikamesi olmayan bir şaheser.