"Kitaplar, gerçekten de okuyucuların yakınmalarına neden olacak kadar pahalı mıdır?" Sıkça sorulan bu sorunun cevabını bu kez George Orwell arıyor. İşe elindeki kitapların envanterini çıkararak başlıyor ve sigaraya harcanan parayla kitaba harcanan para arasında bir kıyas yapıyor. Cevap sizce ne?Kitaplar ve Sigaralar, eleştirmenlik ve sahaflık da yapmış olan Orwell`ın sansürden başlayıp eleştirmenliğin çelişkilerine uzanan geniş bir yelpazede edebiyat camiasına ilişkin gözlemlerinden oluşan makalelerini bir araya getiriyor. Edebiyat dünyasına ve bu dünyadaki ilişkileri yöneten ve yönlendiren etiğe ilişkin özgün bir bakış açısı sunan Orwell, yazar, eleştirmen ve okurların panoramasını dönemin politik atmosferi eşliğinde değerlendiriyor."Sahafta çalışırken eğer sahafta çalışmıyorsanız bu mekanı kafanızda çekici yaşlı beyefendilerin uçsuz bucaksız deri ciltli kitap sayfalarının arasında gezindiği bir tür cennet olarak canlandırmanız ne kadar da kolay beni en çok etkileyen şey gerçek kitapseverlerin az bulunurluğu olmuştu. İlk baskı züppeleri, edebiyat sevdalılarından daha fazlaydı; ucuz ders kitapları için pazarlık yapan doğulu öğrenciler onlardan da çoktu; ama en çok yeğenleri için doğum günü hediyesi arayan kafası karışık kadınlar geliyordu. Örneğin 1897`de çok hoş bir kitap okumuş olan, kendisi için o kitabın bir nüshasını bulup bulamayacağınızı soran sevgili yaşlı hanımefendi. Ne yazık ki kitabın adını ya da yazarını hatırlamıyor, tıpkı hangi konuyla ilgili olduğunu da hatırlamadığı gibi; fakat kırmızı bir kapağının olduğunu unutmamış."
Oldukça mutlu gözüken bir çocuk aslında açığa vurmayacağı ya da vuramayacağı korkunç şeylerden mustarip olabilir. Çocuklar, yalnızca anılarımız ya da tahminlerimiz aracılığıyla içine girebileceğimiz bize yabancı olan bir tür sualtı dünyasında yaşar. Başlıca ipucumuz bizim de bir zamanlar çocuk olduğumuz gerçeği; ancak çoğu insan kendi çocukluklarındaki ortamı neredeyse bütünüyle unutuyor gibi gözüküyor.
Kalbimin merkezindeki özbenliğim daima uyanıkığı ve ahlaki zorunluluklarla psikolojik gerçek arasındaki farka işaret ediyordu. İster bu dünyaya, isterse öteki dünyaya dair olsun bu her konuda böyleydi. Örneğin, dini ele alalım. Tanrıyı sevmeniz gerekiyordu ve ben bunu sorgulamadım. Yaklaşık on dört yaşına dek tanrıya ve hakkında söylenenlerin doğru olduğuna inandım.
Meslek hayatımın başlarında insanın istemeden yanlış bir şey yapabileceğini öğrendiğim gibi, çok geçmeden insanın aynı zaman da ne yapacağının farkında olmadan ya da yaptığının neden yanlış olduğunu bilmeden yanlış bir şey yapabileceğini de öğrendim. Açıklanamayacak kadar üstü kapalı ve açıkça dile getirilmek için fazlasıyla rezil günahlar vardı.
Özgürlük ve bireyselliğin ortadan kaldırıldığı bir toplumda bile vatansever şarkılara ve zaferleri öven ya da özenli bir dalkavuklukla hazır lanmış kahramanlık baladlarına ihtiyaç olacakhr; ve bu tür şiirler sanatsal değerlerini kaybetmek zorunda kalmadan sipariş üstüne ya da ortaklaşa yazılabilir.
Düşünce özgürlüğü; insanın gördüklerini, duyduklarını, hissettiklerini aktarabilme özgürlüğü olduğu kadar kurmaca olgular ve duygular yaratmak zorunda bırakılmama özgürlüğüdür de.
Entelektüel özgürlüğün düşmanları, kendi görüşlerini daima bireyciliğe karşı disiplin savunusu gibi sunmaya çalışır ve yalana karşı gerçek meselesini mümkün olduğunca arka planda tutarlar. Her ne kadar vurgulanan noktalar değişiklik gösterse de düşüncelerini satmayı reddeden yazar hep egoist olarak yaftalanır.
Çağımızda entelektüel özgürlük fikri zaten iki yönden tehdit altında. Bir yanda teorideki düşmanları olan totalitarizm savunucuları; diğer yanda daha birincil, pratik düşmanları olan tekeller ve bürokrasi var.
Ama hayatım boyunca kitap ticaretiyle uğraşmak istemeyecek olmamın asıl nedeni, işin içindeyken kitap sevgimi kaybetmiş olmam. Kitapçı, kitaplar hakkında yalanlar söylemek zorundadır ve bu onun gözünde kitapların tadını kaçırır; sürekli kitapların baştan sona tozunu almak zorunda olması daha da acıdır. Bir zamanlar kitapları, görüntülerini, kokularını ve onlara dokunmayı, yani en azından elli yıllıklarsa, gerçekten severdim.