“Bir bütün olarak; köyü, köyde yaşanmışlıkları, kaçanları, kaçmak zorunda olanları, sesini yitirenleri, düşenleri, düşürülenleri anlatıyor kitap. Yer yer otobiyografiyi andıran, hatta birbirinin devamı olabilecek hikâyelerin çoğu beklenmeyen finaliyle okuyucuyu şaşırtıyor. “Kayıp Şecere”nin en önemli özelliklerinden biri de annenin yitirilişi ve onun verdiği acı. Yazar tam beş öyküsünde bunu konu edinmiş. Kimi zaman kanserden, kimi zaman Ermeni katliamında ölen annenin özlemi bütün kitabı sarmış.”
- Gündem Gazetesi 21 Eylül 2006
“Yazdıklarında, öykü içinde doğmuşçasına bir doğallık söz konusu. Öykülerini arka plan zenginliğiyle (yaşantılar, deneyimler) de besleyebiliyor. Yarattığı duygu atmosferi, okurda merak uyandırıyor. Büyük kent yaşamıyla yerel yaşamlar arasındaki bağlantıları da iyi kuruyor. Şunu kesinlikle belirteyim ki, öyküyü öykü yapan incelikleri çok iyi kavramış. Alışılmış birtakım söylemlerin dışında bir öykü dili de yaratabiliyor Erbey.”
- Adnan Binyazar
“… İnsanlar, onların kurmaca içinde yeniden yaşanan dünyaları, büyük ya da küçük yaşantılar, anlatılan acıların niteliği, yöreye özgü baskın kimlikler, sorunların coğrafyası …”
- Semih Gümüş
“Erbey’in ilk hikâye kitabı Kayıp Şecere’de savaş yıllarının insanlarının hikâyelerini kaleme almış. Bu hikâyelerde savaşın farklı yönlerine rastlıyoruz. Savaş sadece çatışılan yerlerde değil, çok ötelerde de yıkımlara neden olabiliyor…”
- Behçet Çelik
“Erbey Kayıp Şecere`sini arıyor. Bu arayış içerisinde çocukluğuna doğru duygusal bir yolculuğa çıkıyor. Anneannesiyle, babasıyla ve annesiyle yüzleşiyor. Berber çırağıyken tanıştığı Bileyci’ye olan sevgisini anımsıyor. Aralarındaki sevgi gittikçe büyüyor. Bu sevgi 12 Eylül askeri darbesiyle bozuluyor; güzel olan her şey kırılıp dökülüyor, kaybediliyor tüm güzellikler! ”