İsmail 10 yaşındaydı. Sorular ormanında uçan minnacık bir kuş gibiydi. Orman ne kadar büyüktü ve İsmail ne kadar küçüktü! Oysa, bütün soruların bir cevabı olduğundan hiç şüphesi yoktu İsmail`in. Öyleyse ne yapacaktı? Soruların peşine takılacaktı! Soruların peşine takılacaktı ve tuttuğu yol, onu doğruca cevaplara götürecekti...
Bazen araması; bazen de sabah uyanır uyanmaz yuvasından çıkan, telaşlı küçük bir karınca gibi, sağa sola sapmadan, doğru bildiği yolda, karşısına aradığı cevaplar çıkana kadar yürümesi gerekecekti...
İsmail öyle yaptı! Ve eve, hiç eli boş dönmedi! Bu onun hikâyesidir ama hepimizi anlatır.
Hiçbir şeyin sıradan olmadığına dair, "sıradan" bir hikâyedir.