Huzursuz bir ruh ile uzun yıllardır edebiyatın, kitabın ve bu dünyada kalıcılık adına bir şeyler yapmaya çalışan insanların arasında olmak için bir iz bırakmaya gayret ediyorum. “Bak anlatıyorum al film yap” diyenler, “bizim de sesimiz ol” diyenler ya da ses olmam gerektiğini düşündüğüm her zümre için, her insan için bir şeyler karalamak ile mükellef olduğum gerçeği ‘vicdani’ tarafıma baktığım zaman bariz bir şekilde ortada. Beni rahat bırakmayan kelimelerden, cümlelerden ve hikâyelerden kurtulmaya çalışıyorum.
Etimle, kemiğimle, acımla, tütünümle, gördüklerim ve düşündüklerim ile yine buradayım. Size “mutlu olmanın 100 yolu” gibi fayda sağlamayacak ya da fayda sağlayacağına inanmadığım yöntemler sunmayacağım. Beni, gecenin üçünü otuz geçerken uykudan uyandıran sebep her ne ise ona değinmek için yazıyorum. Hiç beni ilgilendirmediği halde, sanki bütün bu olanlar benim hayatımdan geçmişçesine beni rahatsız eden şeylere dokunmak için yazıyorum. Bana dokunan şeylerin, size de dokunması içindir bütün çabam. Bir cümle bir insanı esir alır mı? Diye sormayın. Yazmazsanız alır. Artık almasın diye yazıyorum.