- Ah! Bütün cinler emrimde olsaydı, ruhumu koyu karanlıkların sultanı İblis’e verirdim.Dileği hemen kabul edildi. Kentin ışıkları birdenbire söndü. Yıldızlar ve ay ona yaklaştı; ay gümüşten köpüğüyle onu sardı, şefkatle kaldırdı, göklere taşıdı (...)İlk çemberdeki her askerde bin tane baş, her başta bin tane yüz, her yüzde bin tane ağız ve her ağızda bin tane dil vardı; her dil, İblis’e şükrediyordu.(...)Itoub, boğuk ve titrek bir sesle şöyle dedi:- Arapları savunmak için cin ordularınıza kumanda etmek isterdim...İblis, göklerde patlayan bir kahkaha savurdu; yeryüzünden kıvılcımlar fışkırttı; bu kıvılcımlar uçuşarak her yere saçıldı. Itoub içgüdüsel olarak elleriyle gözlerini kapattı. İblis konuştu, şöyle dedi:- Cesaretin hoşuma gitti! Şimdiye dek gördüklerimin içinde en iyi Arap liderinin sen olacağını hissediyorum! Bana her konuda boyun eğeceksin, şu andan başlayarak, elinden gelen bütün kötülükleri yapman için, adamlarımdan biri sen olacaksın.