Dünya var oldukça anlatılacak ve öğrenilecek bir diriliş hikayesiydi bu…Onlar; Yeruşelim Kralı Sultan Süleyman ile Sebe Melikesi Belkıs, çağlara kutlu bir destan bıraktılar. Doğmamış nefesler mavi kubbe altında var oldukça, bu kutlu gerçeği hayırla yad edeceklerdi.“Anladım ki benlik kisvesini sıyıramayanlar, hakikati bulamazlar!” dedi Belkıs. “İşte kapındayım Rabbim! Şanım hiç, servetim bir saman çöpüdür şimdi.Senin havl ve kuvvetinle denizden inci, taştan yakut, dikenli budaktan gül çıkar.Sebe Melikesi’ni de yokluğun alevli bağrından çıkardın. Ya Rabbi, rahmetin kucağı ne sıcaktır! Tövbe taptıklarıma, tövbe yaptıklarıma, tövbe inandıklarıma!Şimdi senin rahmet sağanağının altındayım. Affet bizi ya Rahman! Ben ve kavmim, kudretine ve şanına teslim olduk.”
Nilüfer çiçeği kadar saf ve duru yüzü sırılsıklamken, çağlara düşen mesaj, “Sebe Melikesi Belkıs için yeni bir hayatın başlangıcıydı.”