On dokuzuncu yüzyılda, Almanya`da Hegel`le doruğa çıkan Alman idealizmine çok yönlü muhalefetin bir parçası ve Fransız klasik materyalizminin pozivitst mahiyetteki bir uzantısı olarak ortaya çıkan Feuerbach sonrası materyalizmin ya da Marks ve Engels`in nitelemesiyle "vülgermateryalizm"in hak ettiğiden çok daha büyük, ancak "mevsimsiz", geç bir ilgiyle aktarıldığı, vülgerliğini yitirerek oldukça "sofistike" bir fikri akım hüviyeti kazandığı Osmanlı-İslam kültür dünyasındaki çok yönlü etkilerine tanıklık eden felsefi metinleri bütüncül ve sistematik bir ilgiyle gündeme taşımak, başından beri Osmanlı Felsefe Çalışmaları dizisinin programında yer alıyordu. Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi`nin Huzur-ı Akl ü Fende Maddiyyun Maslek-i Dalaleti başlıklı materyalizm eleştirisi bu metinler arasında önemli bir yer işgal ediyor.