*Onun hayatına bir kere girmiş, fırtınanın hafif esintisini tatmış herkes artık hep orada kaldı, dünyaya bu kadar kuraldışı bakışın sürekli şahidi oldu. Bize gösteriyor. Elimizdekileri, bazen de nafileliği. Kimsenin görme kabiliyetine sahip olmadığı şeyleri. Birbiriyle anlam elektriği yaratacak iki uzak şey olsun da Lâle bunu görmesin, kaydetmesin, onları yan yana getirip o elektriği açığa çıkarmasın, hayatına girmiş olanların kibritlerine sürterek onları hep istedikleri o aleve atmasın, bu mümkün değil. Onda şair kalbi var. Bir amfitiyatro gibi, her şeye herkese yer buluyor.*
–Ahmet Güntan.
Haller Leyla, aydınlarıyla, yazar, şair, sanatçılarıyla, gazetecileri ve medya patronlarıyla, öğrencileri, öğretmenleri, akademisyenleri, işçileriyle; Türkiye’nin bilinçaltında gezen, uçuk/mistik/kozmik yazılardan oluşuyor.
pirinç ülkesi pervazlarda beliren ilk bir erik yeşili gibi dağılan tepelere güneş nasıl kayarsa gölge tarlaların üzerinden kalem öylesine kayıyor pirinç kelimelerle