Sanırlar ki susmak dilin işidir. Oysa susmak, ateş çemberinde, acıların kıyısında, kahır ve dil yarasında, çiğ yüreklerden sana gelen tufanda, yüreğinin sahibine içine attıklarını yudum yudum sunmaktır… Susmak her kişinin değil, dili dudağı ah rengine boyanmış yüreğin işidir. Hamuş olan küskün aşka değil, suskun aşka talip olur. Hani yandıkça içersin, içtikçe daha çok susarsın ya, işte bu susuzluğun adıdır hamuş olmak. Harflerden yola çıkarak yüreğini harfsiz, alfabesiz bir çığlığa yatırmaktır susmak… Ha; Hallacı Mansur’dur. “Ene’l Hak” kanıyla abdest alan… Mim; Mevlana’dır. Her secdesi ölüme davet çıkaran… Şin; Şems’tir. Sevdası güneşe ateşler döktüren…