Hacı ağa her zamanki gibi bastonunu yere vura vura sofayı bir uçtan bir uca gezip keskin bakışlarıyla etrafındaki her şeyi iyice gözden geçirdi. Biraz söylendikten sonra ince devetüyü abasını sedirin üzerinden alıp, yalpalaya yalpalaya karanlık koridoru geçerek avluya girdi. Biraz yürüdü ve avlunun karşısında yer alan mindere oturdu. Gırtlağını iyice temizledi ve abasının eteğini dizlerine doğru çekti. Şalvarının paçası ile kirli meshleri arasındaki tombul ve kıllı ayak bilekleri kısa bir süreliğine abasının eteği içinde gözden kayboldu.
"Önemli olan yemek yemek, selam vermek, insanların arasına karışmak, kadınlara sırnaşmak, dansetmek, yapmacık yapmacık gülmektir. Hele hele yüzsüz olmayı mutlaka öğren. Bu devirde böyle şeyler geçerli olduğuna göre, ayak uydurmak lazım."
"Ahmakların sırtını sıvazlayan, sefilleri besleyen, ayak takımının hoşlandığı bu muhitte siz seçkin bir kişisiniz. Hırsınız, açgözlülüğünüz, alçaklığınız ve aptallığınız doğrultusunda kendinize bir düzen kurmuşsunuz; bunu himaye ediyorsunuz. Sizin gibilerin yaşayacağı bu ortamda hiçbir şey yapamam ben. Vücudum atıl ve batıl kalır."
"Şiirin anlamını bilmen de gerekmez; bilsen garip kaçardı zaten. Hayatında hiçbir zaman güzellik olmadı ve güzellik görmedin. Görsen de aklın ermez zaten. Güzel bir manzara seni asla cezbetmemiş; güzel bir yüz veya huzur verici bir musiki seni sarsmamış; ahenkli bir söz, yüce bir fikir kalbine hiç tesir etmemiş. Sen sadece midenle belinden aşağısının esiri olmuşsun. Sahip olduğun şu iğrenç hayatı zaman ve mekanda uzatmak için çırpınıyorsun."
Hemen hemen her toplulukta eşine rastgelebileceğiniz bir karakterdir Hacı Ağa. Iran'daki meşrutiyete karşı çıkıp diktatörlüğü ister başta, sonra demokrasi gelince de öncekini ister. Aslında bu yönetim şekillerini istediğinden ya da sevmediğinden değil de milleti nasıl kandıracağının derdindedir. Hangi yol bu konuda kendisinin işini kolaylaştırırsa hemen onu savunmaya başlar. Kitap boyunca değişen düşünceleri de etrafındaki kimseyi rahatsız etmez. Çünkü etrafındakiler zaten onun fikirlerine değer verdiğinden değil, parası olduğu için yanına gelirler.
Hacı Ağa her sayfada namustan ve ahlaktan bahseder. Her sayfada ise başka birine kötülük yapar. Aynı sayfada kendisini bile ne kadar iyi biri olduğuna dair kandırır.
Sadık Hidayet'i biraz geç keşfetmişim gibi geliyor. Okuduğum üç kitabını da çok beğendim. Böyle konular insanı sıkar ve sık sık ara verme ihtiyacı duyarsınız. Ancak Hidayet'in eserleri, öz bir anlatımla aklından geçenleri okuyucunun önüne seriyor.