Ölümünden sonra Balzac’ın eşyalarının arasında kısa bir not bulunur. Üzerinde şu sözler yazılıdır: “Yiğit bir adam -aile pansiyonu- 600 frank irat -her biri 50.000 frank irada sahip bulunan kızları uğruna varını yoğunu tüketir- bir köpek gibi ölür.” Balzac, 1834’te işte bu tema üzerinde çalışmaya koyulmuştur. Romanın değişikliğe uğramayan başlığı şudur: Goriot Baba.
19. yüzyılda mekânsal olarak henüz ayrışmayan toplumsal sınıflar neredeyse iç içe yaşıyordu, hatta aralarında yakın ilişkiler de olabiliyordu. Goriot Baba’yı rengârenk bir insan panoraması haline getiren, Balzac’ın olağanüstü yeteneğinin yanı sıra, dönemin bu özelliğidir. Zengin soylularla evlenen iki kızı uğruna servetini tüketen fedakâr Goriot, onunla aynı yoksul pansiyonunda kalan genç ve hırslı hukuk öğrencisi Rastignac, alaycı sözleri ve kaba davranışlarıyla haydut Vautrin ve zengin soylular: Kont Restaud, Baron Nucingen, Vikontes Beausent… Bütün bu zıt karakterler, romanın kurgusu içinde ayrıntılı ve gerçekçi biçimde betimlenir. Bu ölümsüz eserin asıl kahramanları ise, bütün Balzac romanlarında olduğu gibi, para hırsı, aşk, acımasızlık, fedakârlık, yükselme tutkusu, şefkat, kin, yani hayatın ta kendisidir.