Bu kitapta, yazarın,1980-90 yılları arasında ‘Mâvera’ ve ‘Yönelişler’ dergilerinde yayınlanmış on üç hikâyesi ile ilk kez yayınlanıyor olan dört diğer hikâyesi yer almaktadır.
"Belki de bu yol, yol olalı beri böyle yüreği parçalanmış, böyle mahzûn bir insanı taşımamıştır üzerinde.. Gün batmak üzereydi köye vardığımızda… Gidiş o gidiş; ne bir mektup, ne bir haber vardı babamdan.. Üç dört yıl sonra da Yunan zapt etti buraları. Bu sayfayı hiç açmasak daha iyi olur… Onlar, eşi dengi görülmemiş bir zulüm, bir eziyet bırakıp, bir iki yıl sonra çekildiler, gittiler buralardan… ... ve en sonunda ardı ardına gelen savaşlar bitmiş memleket dirliğe ermişti artık.. Gidenlerden kimi, eksik aksak, bir can bir soluk da olsa geri dönebildiler; çoğunun da künyesi geldi… Diyesim, gidenlerin içinde büyük bir bölümünün de ne oldukları; yittiler mi, öldüler mi, tutsak mı düştüler hiç belli değildi… Babam bu üçüncü durumda olanlara dâhildi… Anam “Yeter ki bir haberi gelse” diyordu, “ölü ya da diri, bir haberi gelse!”