Sırtını güneşe çevirirsen, gölgenden gayrı bir şey göremezsin.
Ben güneşi işaret ettim, onlar ise parmaklarıma baktılar! Böyle söylüyor Lübnanlı şair, yazar ve ressam Halil Cibran! Haksız olduğunu söylemek olası değil elbet! Yaşanmış bütün süreçler boyunca, görüntüde olağanüstü bir fiziksel forma sahip olmasına karşın; gerçekte insan olamamanın ağrısını hep yüreğinde taşımış, ancak bu sızının kaynağını bulmak için hiçbir zaman da kafa yormamıştır. Varoluşuna yaraşır yüceliği ve hatta yaradanını hep dışarlarda aramış; kendi içine bakmayı ise, bunca öğütsel söylemlere karşın bir türlü akıl edememiştir. Denilebilir ki insanın, insan olması kadar yeryüzünde hiçbir zorluk yoktur!
Doğrudan, iyiden ve barıştan yana olmayı dilinden düşürmese de; her zaman tam tersini uygulayan kurnaz Tanrısızların kölesi olmaya, sürekli olarak aldatılmaya ve sonu gelmez biçimde sömürülmeye karşı direnme öğütlerini hiç algılıyamamış; önüne çıkan ulu kişileri kös dinler gibi dinlemiş, böylelikle de yeryüzündeki yaşamın ve doğanın güzelliklerinden yeterince nasiplenememiştir. Dünyamızda yaşayan insan nüfusunun büyük çoğunluğu, taa varoluşta kendisine vadedilmiş ve hatta bağışlanmış olan yüceliklerden habersiz olup; halen sıradanlık içinde ömrünü sürdürmektedir.!
Görüldüğü gibi yüzyıl önce de, ondan binlerce yıl önce ve şimdilerde de bir değişim yoktur! Ve Dünya halkları en sorunlu bir dönemi yaşamakta, kendi elleriyle seçtiği zalimlerin zulüm pençesinden kurtulamamaktadır. İşte Cibranın işaret ettiği budur ve gezegenimizde yaşanan realitenin toplumsal aymazlığının en somut kanıtıdır bu söylem! Biraz daha örtüsüz olarak da, şöyle şu sözleri haykırıyor Cibran:
Yüce yaradan alnınıza diktatörleri yazmamıştır. Bu adamları alnınıza kendi kendinize sizler yazıyorsunuz! Eğer ki sizler, insanlığınıza yeniden kavuşmak istiyorsanız, Bu despotlara başkaldırmanız gerekir!.