Şiir okumayı neredeyse unutacağız, şiir alıntıları ve özdeyiş yerine kullanılan kupkuru dizeler yüzünden. Bir şiir okumak, şairini, toprağını ve dolayımını da anlamakla, keşfetmekle mümkündür.
Dünya şiiri diye kestirip atamayız ya da aslında Türk (Türkçe) şiir diye de bir şey gerçekte yoktur. Şiir vardır. Şiir ülkeler diller ve sınırlar üstüdür. Şiir dünyayı hissetmektir. Tamamını. Oradaki kıstırılmış, yalnız insanın kurtuluş arzusunu, tutku yollarını.
Aşk, acı, yalnızlık, kayıplar, ölüm, neşe, sevinç, mutluluk ve hayaller vardır Şiir’de… En çok hayatın özüdür Şiir. Şiirin özü hayattır, zamandır, gelecek ve geçmiştir. Ve Şiir geçmemiştir.
Şiir hala vazgeçmedi İnsan’dan… İnsansa okuma uygarlığında duyularının ulaştığı son Altın Ülke olan şiirden neredeyse vazgeçecek gibi…
Evet bu kitap biraz da Şiir’in son gemisi. Hiç peygamberi, tufanı, kutsal kitabı olmayan, kendi başına bu dünyaya şairler aracılığıyla gelip konan Söz’ün gemisi.
100 Şair ve onların en güzel 100 şiiriyle insanı uğurluyoruz, ona yeni bir başlangıç atfederek; sözüne geri dönmesi için bu 100 Şair onları bu muhteşem insani şölene çağırıyorlar. Daha fazla geç kalmadan.